Galatasaray maça, ne istediğini bilen, sakin bir futbolla başladı. Bu maçı kaybetmesi halinde sezonu da kaybedeceğinin farkında olan Fenerbahçe’de ise durum tam tersiydi. Kadıköy’de kaybetmeme serisi de ev sahibi ekip için bir diğer stres artırıcı unsurdu.
Fenerbahçe’nin, bu sezonki oyun kurgusunun en önemli parçası olan Gustavo ve Rodrigues’in yokluğunda Ersun Yanal’ın Tolgay ve Hasan Ali’yi tercih etmesi işlevsellik açısından anlaşılabilir belki ama bu iki oyuncunun büyük maç eksiği fiziki olarak Galatasaray’ı bir adım daha öne çıkardı.
İlk yarıda gole yakın taraf görüntü itibariyle oyunun hakimi Galatasaray’dı fakat ne ilginçtir ki Fenerbahçe, pas trafiğini ilk kez sağlayabildiği atakta penaltı kazanarak skor üstünlüğünü ele almayı başardı.
Golün şokunu kısa sürede atlatan Galatasaray skora reaksiyon gösterirken kurduğu baskıyla kazandığı duran toptan eşitliği buldu.
Golle birlikte oyunda stres yükü artarken Halil Umut Meler’in özellikle Galatasaray lehine çaldığı kolay faul düdükleri tansiyonu yükselten en önemli etken oldu. Devrenin kalan bölümü kavga dövüş, hır gür…
***
Maçın ikinci yarısı da benzer görüntüyle başlarken Ersun Yanal’dan ilk ve bence geç kalınmış Tolgay-Deniz hamlesi geldi. Bu değişikle Tolga Ciğerci ortaya gelirken orta sahada pas istasyonu görevi Ozan’a sağ hücum görevi ise Deniz’e geçti. Fenerbahçe de böylece oyunda dengeyi sağlamayı başardı hatta gole daha yakın taraf konumuna geçti.
Ancak yetenekli ayakları eksiklerin de etkisiyle bir hayli az olan Fenerbahçe yakaladığı bu momentumu üretkenliğe dönüştüremedi.
Ve ceza!…
Galatasaray’ın en büyük gol tehdidi Onyekuru, Fenerbahçe’nin bu sezonki kronik kademe hatalarından birinde bulduğu koridorla takımına penaltıyı kazandırırken Ersun Yanal’a Jailson gibi tek hamleli bir oyuncudan stoper olmayacağını acı bir şekilde öğretti.
Bundan sonra Fenerbahçe için elbette maçı döndürecek zaman vardı ama yaşanan sinir boşalması ve öfke patlamaları oyunu kör dövüşüne çevirince bu şansı kullanamadı dahi.
Yine Onyekuru’nun attığı Galatasaray’ın üçüncü golü, 20 yılı aşkın Kadıköy esaretini bitirirken futbolda hiçbir serinin sonsuz olmayacağını da ilan etti.
Bu skor, Fenerbahçe’nin şampiyonluk ümidini tamamen tüketirken Galatasaray’ı ise Trabzon ile birlikte ligin en güçlü favorisi haline getirdi.