40 yıldır devam eden, binlerce insanın canına sebep olan terörü tarihe gömmek; barışın, huzurun, siyasetin önünü sonuna kadar açmak için baldıran zehri içme pahasına başlatılan çözüm süreci amacına ulaşamadan bitmişti. HDP, PKK’ya söz geçirmeyi bırakın bilakis uyguladığı terör şiddetinin sözcülüğüne soyundu. PKK ise ağababalarının emrinden çıkacak iradeyi göstermeyerek elindeki silahı bırakmaya yanaşmadı. Nihayetinde çözüm sürecini küresel çetenin Suriye’nin kuzeyinde vaat ettiği “kanton”lar için kendi eliyle kazdığı hendeklere gömdü.
Çözüm süreci, devletin HDPKK ile muhatap olmasının yanlışlığı acı bir şekilde tecrübe edilse de, tarihinde ilk defa 7 Haziran seçimleriyle barajı aşan, yüzde 13,5 ile en yüksek oyuna ulaşan, Türkiye’nin en büyük metropolü İstanbul’da MHP’nin oylarını geçen HDP’nin başarısına rağmen PKK’nın siyaseti değil, hendekleri tercih ederek hiçbir şekilde barışa yanaşmayacağını net bir şekilde gösterdi.
Bütün bu iyi niyet adımlarını alçakça suiistimal eden HDPKK’dan samimiyet beklemek, ona yeni fırsatlar tanımak saflık olur. Müslümanlar aynı delikten tekrar sokulmayacak kadar feraset sahibidir. Bu kadar acı tecrübeden sonra PKK için tek bir masa kurulabilir; o da silahını bırakma karşılığında terör masası. HDP ise PKK ile arasına net bir şekilde mesafe koymadığı sürece siyaseten hiçbir şekilde muhatap alınmamalı.HDPKK’yı muhatap aldığımızda kanı durdurmayı bırakın, terör şiddetini daha güçlü ve “meşru” kılacak zemini kendi ellerimizle sunmuş oluyoruz.
Devletin etkin mücadelesi PKK’ya nefes bırakmamış, terör ile arasına mesafe koymamakta ısrar eden HDP ve medyaya yönelik atılan hukuki adımlar ise terörün propagandasını hiç olmadığı kadar etkisiz hale getirmiştir. Bu haklı mücadeleden vazgeçtiğimiz anda tekrar güçlenecek olan HDPKK’nın daha derin hendekler kazacağından kimsenin şüphesi olmasın.
SAADET PARTİLİLERİN YEDİĞİ DAYAK
Temel Karamollaoğlu’nun kendi siyasi geleneğini hiçe sayarak Erdoğan nefreti üzerinden CHP ve İYİ Parti ile ittifak kurmasını hepimiz eleştirdik. Milli olma iddiasında olan Saadet Partililer’in bu trajik savrulmasını hepimiz esefle izliyoruz. Ama Ankara’da yaşanan seçim bayrağı tartışmasından sonra bir grup Saadet Partili’nin MHP’lilerden dayak yemesini sevinçle karşılamak bizlere yakışmaz. Burada mesele kimin haklı-haksız olduğu değil, yediği dayaklarla yara bere içinde kalan insanlara “geçmiş olsun” demeyi bırakın kendileriyle dalga geçilmesidir. “Bir kesime olan nefretimiz bizi hiçbir şekilde adaletten alıkoymamalı” ki düşmanımızla benzeşme tehlikesinden beri durabilelim. Seçim sath-ı mailinde sopaların değil, fikirlerin konuşması gerekiyor. Bunun için de bütün siyasi partiler birbirlerine azami sağduyu ve hoşgörü göstermeli.