Kur’an’a göre namazla sosyal ilişkilerimiz arasında eş zamanlı bir ilişki vardır. Müslüman şahsiyetin inşası bir tevhit eylemi olan namaz ibadeti ile şekillenir.

***

Ankebût Suresi 45. Ayet: “Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı özenle (dosdoğru) kıl. Kuşkusuz namaz hayasızlıktan ve kötülükten meneder. Allah’ı anmak her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.”

***

Hud Suresi 87. Ayet: “Dediler ki: “Ey Şu›ayb! Babalarımızın taptığını yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın.”

***

Kur’an bütünlüğü içinde İslami disipliner sistem; İbadetlerle (namaz, oruç, hac, zekât ve diğerleri) Müslümanın benliğini şarj etmesi, temizlemesi, arınması, özüne/fıtratına dönmesi ve Mümin bir kişilik inşa etmesi için imkân/an oluşturmaktadır.

İNSAN ALLAH’A KULLUK İÇİN YARATILMIŞTIR

Zaman ve zamanın önemi dediğimizde insanın hayatına ilişkin bir değerden bahsediyoruz. “Zaman” Allah’ın insan için yarattığı “mahlûk/varlık” tır. Güneş insan için, dünya insan için, dünyanın dönmesi insan içindir.

Zamanı değerli kılanda insanın yaşamına bir zemin ve mecra olmasıdır.

Onlarca ayette zamana atıfta bulunarak önemi vurgulanır. Kur’an insanın içerisinde yaşadığı zamanı hayat olarak isimlendiriyor. Hayatın ve ölümün Allah’a kulluk için yaratıldığını, Allah’a ibadet için var edildiğini zikrediyor.

Mülk suresi 2. Ayet: “O, ölümü ve hayatı, amel/davranış bakımından hanginizin daha güzel olacağını imtihan etmek için yarattı. O mutlak galip, çok bağışlayandır.”

ZAMAN İNSAN İÇİN EN KİYMETLİ NİMETTİR

Zamanın içerisinde insanın yaşadığı dilime ömür/hayat diyoruz. İnsan bir defa doğuyor, bir defa yaşıyor ve bir defa ölüyor. Zaman insan için en kıymetli nimettir. Can nimet, akıl nimet, din nimet, irade nimettir. Yemek, içmek, solunan hava hepsi nimettir. Bunların hepsi ancak hayat-zaman nimetiyle anlam kazanmaktadır.

Kur’an’a göre Dünya hayatı “müebbet/sonsuz” değil, “mukayyet/ sınırlı” dır. Yaşamı değerli kılanda aslında sınırlı oluşu, her an bitebilecek olmasıdır. İnsan çift yönlüdür. Bir tarafıyla geçmişe bakan, maziye dair hatıraları olan bir varlık. Bir taraftan da geleceğe bakan, emelleri ve umutları olan bir varlık. Geçmişin ve geleceğin bizi “an” dan koparmasına izin vermemeliyiz. Geçmişle oyalanır, gelecekle avunursak “an” ı kaybederiz. Geçmiş günahıyla sevabıyla geride kaldı.

Geçmişten sadece ders alabilir, günahlarımızdan dolayı da tövbe edebiliriz. Bu da ancak “an” da mümkün olabilir. Geleceğe de ulaşılıp ulaşılamayacağı muammadır. Öyleyse zaman “an” dır. İçinde bulunduğumuz an. Hayat kadar ölümde bir Müslümanın en güncel meselesi olmak zorundadır. Çünkü her an ölebiliriz.

Hayat nimeti her an elimizden alınabilir. Aslında hayatla ölüm birdir. İnsan doğunca ezan okunur ama namazı kılınmaz. Öldüğünde ise namazı kılınır ama ezan okunmaz. İşte hayat ezan ile namaz arasında geçen bu zaman kadardır.