Evrende hiçbir şey bağımsız değil, her şey bir enerjiyle birbirine bağlı.

Madde dediğin nedir ki? Özdeki enerji, bir titreşim, sarmal bir hal değil mi?

Bu yüzden insan içindeki titreşimin farkına varabiliyor mu onca gürültünün arasında?

Enerjinin kaynağına kulaç atabiliyor mu?

Özün aynı ve tek merkezli olduğunu, aslında yok olduğunu, mesafelerin olmadığını anlıyor mu?

Farkındalığı artırmalı.

Hiçliğin lezzetini kana kana içmeli.

Gerçek hayat sonsuzluktur. Her şey sahibini dillendirir. Dinle kâinattaki sesi.

Neden duymak istemez insan?

Allah(cc) güzeldir, O bizleri en güzel şekilde yaratandır. Bu yüzden sözler beyinden önce kalpten geçmeli ki bulsun muhatabını.

Bazen bir fener yanar ama körsen göremezsin. Muhabbet tek bir söz gibi görünse de kabını ancak eri bilir.

Gece dişli çıkar, her muhabbeti almaz koynuna. Gece seçer kendine, alır hası yanına. Var mısın buna?

Yürek gerçekten bir kere sever. Diğerleri ilkinin arayışıdır. Hazır mısın gerçekten sevmeye?

Vakit gelmiştir. Anlayan, farkına varan, kalp gözüyle görenlerin kelama çölün vahaya olan ihtiyacı gibi ihtiyacı vardır.

Şeytanın çağının sonu geliyor mu?

Hazır mısın zamanı geçmişin hatalarına takılmadan sonsuzluğu düşleyerek kurtarmaya? Savaşmaya?

Dün bitti, yarını bilmek mümkün değil ama bu anda, içinde bulunduğumuz

şu anda ne durumda olduğunu, neler düşündüğünü ve neler yaptığını tespit etme ihtiyacı duyuyor mu insan? Yer alıyor mu hakikatin yanında, mazlumun gözyaşında?

Gerçek insan imanla bilimin terkibinde yoğrulan insansa; Bu gayretin sonucunda konumunu, ayarını biliyor mu insan?

Saf ve yalın olduğunda, samimiyetini yalnız O’nun için O’na yönelttiğinde bereketlenir ise insan; neden kuruya kalıp yok oluyor insan?

İnsanlık selamete çıkacak mı?

Sonuçlardan mesul değil ama yaptıklarından ve yapmadıklarından mesul insan.

Kapasitesinin sınırları değil, var olanı ne denli verimli kullandığı mesele insanın.

Sonsuzluğun ve sınırsızlığın karşısında acizliğini fark edip hiçliği ile yüzleşiyor, sahibinin büyüklüğü karşısında şükrediyor mu insan?

Hizmet etmek, herkese iyilikle muamele etmek esas olandır. Kişinin buna hazırlanması gelişmeyi ve yükselmeyi sağlayacaksa neden bu kadar bencil insan?

Aman dikkat, gönül, mabedidir insanın, her önüne gelen buyur edilmez. Buyur etme akılsızı, haini, zalimi.

İnsanlar dost aramıyorlar, süfli duygularına köle arıyorlar. Bunu hiç unutmamalı insan.

İnsan aslında bir hiç, kibirlenmesi ne abes!

Lazım olan kodları bilir ve şifreyi çözebilirse insan, ancak o zaman değerlenir. Şifreleri çözmek muhabbet ve hizmet anahtarıyla olur. Ne çok bilmiyor insan.

Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik etti ise.

Birlik asıl olansa, parçalar birliğe bağlıysa, parçalar olmadan kurulan birlik halinin perişanlık olduğunu neden görmez insan?

Birleştirilmeyen parçalar aslı iptal etmektir.

Nefsine baktığında parçayı, Rabbine baktığında bütünü görmüş olursun.

Kim sadece yaratanla olursa dikkatini toplamış, kim de yaratılmış olana bakarsa dağıtmış olur, bu yüzden darmadağın arz üzerinde zavallı insan.

Allah’ın sıfatlarını görmek de bir bütündür.

Hazreti Musa, Musa’dan geçti, yani Musa’nın Musa’dan haberi yoktu. Sonra konuştu… Hâlbuki konuşan da konuşulan da Allah’tı.

Kendisine güç verilmemiş olsa Musa konuşabilir miydi?

Vakit kılıç gibidir, hükmüyle keser atar.

Vakit geldiğinde beklenen vaktin o vakit olduğunu bilirsin.

Kesildiğini görürsün.

Sana verilenlere bak, işaretleri takip et, duyularını açık tut.

Yalnız değilsin. Okuman ve taklit etmen gerekeni biliyorsun.

Bak pazar yerine, bir bak yüzlere ve kutsal vadiden süzülen sihre, bir bak ne olur.

Sihir değil o, gerçeğin ta kendisi.

Yalnız her gördüğünü de rüya zannetme.

Rüyandan uyanıp şükretmezlik de etme…