60 İhtilali, 80 darbesi ve 28 Şubat Postmodern darbe…

Arada Sarıkız, Balyoz, Ayışığı gibi savuşturulan küçük müdahaleler…

Ve son olarak 15 Temmuz cemaat darbe girişimi…

Ne çok darbe yemişiz…

Ne çok ezilmişiz; hem de kendi insanlarımız ve ordumuz tarafından…  

Geriye dönüp baktığımızda bugün Türkiye’mizin özgürlükler ve özgürlüklerin korunması konusunda ne kadar ileri bir noktada olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.

Hele son atlattığımız 15 Temmuz darbe girişimi karşısında vatandaşlarımızın almış olduğu olağanüstü harika pozisyon, askeri, sivil ve postmodern müdahaleler konusunda halkımızın ne kadar bilinçlendiğini göstermesi açısından oldukça güzel bir örnek.

Biliyoruz ki, bütün bu yaşananlar Türkiye’mizin tarih içindeki kutlu yürüyüş sürecini yoldan çıkartmaya yönelik müdahalelerdi. Biliyoruz ki iç ve dış bir takım mihraklarca kurgulanmıştı. 15 Temmuz haricinde de başarılı oldular.

Peki, 60 İhtilali, 80 darbesi ve 28 Şubat Postmodern  darbesini yaşamış bu millet, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi  nasıl bu kadar bilinçli hale geldi? Ne oldu da daha önceki darbelerde sessizliğe gömülen bu halk, birdenbire kendine geldi ve darbecilere, “DUR!” dedi.

Şunu anlamak gerekir ki, Türkiye, eski Türkiye değil artık. Daha on yıl öncesine kadar içten ve dıştan gelen suni sorunlarla uğraşan, köklerinden kopartılmış, geri kalmış, üretemeyen, gücünün farkında olmayan üçüncü dünya ülkesi yerine, bugün kendi dinamiklerini idrak eden, değerleriyle barışık, kim olduğunu, ne istediğini bilen, misyonunun farkında, özgürlüklerine düşkün, refah düzeyi yüksek bir halk var artık ortada.

Peki, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi bu aziz halk nasıl bu hale geldi?

Şunu unutmamak gerekir ki, Türkiye’de yaşayıp da sağcısı, solcusu, İslamcısı, komünisti… Fark etmez, darbelerden olumsuz etkilenmeyen insan yok. Herkes bir şekilde sıkıntı çekti. Yapmamız gereken bunu; darbelerin ülkeyi en az 50 yıl geriye götürdüğünü gençlerimize, evlatlarımıza, çocuklarımıza bir bir anlatmak, hatta ezberletmekti. İşte bunu yaptı bu aziz millet, bunu başardı.

Anneler, babalar yeni yetişen genç neslin beynine nakış nakış öyle bir bir işledi ki darbeyi, darbenin zararlarını, gençler, “Darbelere Dur De!” sloganını içselleştirdi. İlk olarak meydanlara inenler gençlerdi. Sağcısı, solcusu, İslamcısı, komünisti… Hangi düşünceden olursa olsun fark etmez, sizler de görmüşünüzdür, meydanlar, caddeler bağıran, çağıran, darbeye isyan eden gençlerle doluydu. Arabalardan sarkıp bayrak sallayan, gür sesleriyle slogan atan, inandığı davanın işaretini yapan, çalınan şarkılara tempo tutan, meydana davet edilen sanatçılara canhıraş şekilde eşlik eden, şarkılar söyleyen hep gençler değil miydi?

Demek ki yeni yetişen genç nesil oldukça bilinçli. Darbelere karşı oldukça hassas. Güvenmek lazım onlara.

Ah o gençler!

Ah o gençler ki, bütün olumsuz eleştirilere rağmen ülkelerine, özgürlüklerine, kendi haklarına sahip çıktılar.

Ah o gençler ki, kendilerine güvenilmesi gerektiğini varlılarını ortaya koyarak ispatladılar.

Seviyorum ben bu gençleri…