“Size ne oluyor da Allah yolunda ‘Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu beldeden kurtar ve rahmetinle bize sahip çıkacak bir koruyucu ve destek olacak bir yardımcı gönder!’ diye yalvaran güçsüz erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?” (Nisa 4:75).
İşgal altındaki Filistin’de İsrail yönetiminin hapishanelerinde esir olarak tutulan Filistinli çocuklar; yeterli beslenme, yakın akraba ziyareti, hukuki danışmanlık, eğitim ve tedavi görme gibi en temel haklarından mahrum bırakılmaktadır! Gece yarısı tutuklanma, kirli ortamda yaşamaya mahkûm edilme, küfür, dayak, çıplak arama, cinsel taciz gibi ağır hak ihlallerine maruz kalmaya devam eden Filistinli çocuk esirlerin insanlık ayıbı durumunu, toplumca huzurlu bayram günleri geçirdiğimiz bir dönemde hatırlamayı asgari bir insanlık borcu addediyorum. Zira bu çocuklar, fıtır bayramında ve babalar gününde bile öz ebeveynleriyle ve kardeşleriyle görüşüp sarılmaktan mahrum bırakıldılar! Anne ve babasının elini öperek onları doyasıya kucaklayamayan bu çocuk esirlerle işgalcilerin türlü zulümlerine taş atarak tepki gösterdiği için hapishanelerde hayatları karartılan çocuklarına sarılıp öpemeyen anne ve babaların acılarını yüreğimizde hissetmek ve onların acılarını hafifletmek için çeşitli çabalar ortaya koymak durumundayız.
Filistinli çocuk esirlere psikososyal destek sağlayabilmek
Katılımcılarının büyük çoğunluğu Cezayirli akademisyenlerden oluşan ve İstanbul’da 6-7 Mayıs 2018 tarihlerinde gerçekleştirilen “Çatışma Bölgelerinde Çocukluk Uluslararası Konferansı”nda (1) sunmuş olduğum “Filistinli Esir Çocuklara Psikososyal Destek Sağlamanın Lüzum ve Ehemmiyeti” başlıklı tebliğimi özetle paylaşmakta yarar görüyorum.
İsrail yönetiminin hukuki mahiyeti olmayan gerekçelerle tutuklayarak ceza evlerinde uzun süre tuttuğu Filistinli çocuk esirlere, onlarca temel hak belgesinde ısrarla vurgulanan “çocuğun yüksek yararını gözetme” ilkesi çerçevesinde psikososyal destekler sağlanması, bu çocukların sağlıklı gelişimi açısından hayati önem taşımaktadır.
İsrail cezaevlerinde en temel hakları bile pervasızca ihlal edilmekte olan Filistinli çocuklar, Birleşmiş Milletler (BM), İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Avrupa Birliği (AB) gibi örgütler başta olmak üzere uluslararası kuruluşların ve insan hakları örgütlerinin ivedilikle ele alarak detaylı raporlarla ortaya koyması gereken bir insanlık sınavı, bu ihlallerin ivedilikle durdurulması ise bir insanlık borcu olarak uluslararası camianın önünde bakir bir problem halinde durmaktadır. Bu insanlık görevi yerine getirilene kadar İsrail cezaevlerinde tutulan Filistinli çocuklara yönelik psikososyal destek projeleri geliştirilerek uygulanması elzemdir. Zira, Eylül 2000-Aralık 2017 tarihleri arasında 11 bin çocuğu tutuklayan Siyonist rejim Filistin toplumunun geleceği olan genç nesli bilinçli şekilde israf etmektedir!
Sosyal bir varlık olan insanın sahip olduğu sosyal sermaye, ona sosyal ağlar üzerinden psikososyal destek sunmaktadır. Hayata tutunma azmini ve sorunlarla baş edebilme becerisini geliştiren bu destek bireyi güçlendirmektedir. Her insan için hayati önem arz eden sosyal destek, sosyal ağlarıyla irtibatı koparılan esirler için daha büyük bir önem arz etmektedir. Hele de bu esir, sosyalleşerek şahsiyetini oluşturma sürecinin en kritik döneminde olan bir çocuk ise ona sağlanacak sosyal destek olağanüstü bir önem kazanmaktadır.
Nisan 2018 itibarıyla İsrail’in elverişsiz cezaevlerinde hukuksuz şekilde tutulan 350 Filistinli çocuk esir için; mektup arkadaşlığı, manevi evlat, çocuk kütüphaneleri, heyet ziyaretleri, onlar adına dünyanın çeşitli büyük kentlerinde destek etkinlikleri vb. psikososyal destek projeleri STK’larca belli bir plan dahilinde uygulanmalıdır.
Çocukları yaşlarıyla mütenasip tedbirlerle koruyabilmek
10 Aralık 1948 yılında dünyaya ilan edilen “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ne müeyyide kazandırmak maksadıyla akdedilen iki uluslararası sözleşmeden biri olan “Sivil ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi (SSHUS)”nin 24. maddesi herhangi bir ayrıma tâbi olmaksızın bütün çocukların yaşlarına uygun tedbirlerle korunmasını ailelerine, topluma ve devlete birer ödev olarak yüklemiştir. İkinci belge olan “İktisadi, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (İSKHUS)”nin çocuklara tanıdığı haklar (m. 10) ise daha kapsamlıdır.
1990 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi kırk tane çocuk hakkı saymaktadır. İnsan haklarıyla ilgili genel sözleşmelerde yer alan hakların, durumları uygun olduğu ölçüde, çocuklar bakımından da geçerli olduğuna şüphe yoktur. Böyle olmakla beraber, çocukların özel olarak korunmaya ihtiyacı olduğu da bir gerçektir. Dolayısıyla, durumları ve ihtiyaçları dikkate alınarak çocukların haklarının özel olarak tanınmasını ve korunmasını amaçlayan sözleşmelerin yapılmasının gereklidir (2).
Siyonist rejimin Filistin’in geleceğini israf etmesine mâni olmak
İşgalin başladığı 1967 yılından 2017 yılına kadar bir milyonu aşkın Filistinlinin İsrail güvenlik güçleri tarafından tutuklandığı tahmin edilmektedir. İsrail, el-Aksa İntifadası’nın başlangıcı olan 28 Eylül 2000 tarihinden 2017 başına kadar, 11 bini çocuk, 1300’ü kadın, 65’i eski bakan ya da milletvekili olmak üzere 90 binden fazla Filistinliyi hapse atmıştır. Ayrıca, İsrail mahkemeleri 15 binin üzerinde idari gözaltı kararı almıştır.
17 Nisan’da 2018 tarihinde ‘Filistinli Esirler Günü’ münasebetiyle Mazlumder, Uluslararası Dayanışma Girişimi ve Fidder Derneği’nin İstanbul’da yayınlamış olduğu ortak basın açıklamasında 17.04.2018 tarihinde yayımlanan ESİR HAREKETİ RAPORU’ndan iktibasla şu bilgilere yer verilmiştir:
“Filistin’in maruz kaldığı Nekbe (Büyük Felaket)’in üzerinden 70 yıl geçti, yüzbinlerce tutuklama ve cinayete rağmen Filistin halkı ve esirler acı ve sıkıntılara aldırmadan direnmeye devam etmektedir. Hâlen esir tutulan 6.500 mahkûm ve aileleri işgalcilere karşı direnişini ve meydan okumasını sürdürmektedir. 48 mahkûma 20’şer yıldan uzun ceza verdiler. 63 esir kadından 21’i anne, 11’i genç kız. Esirlerin 350’si çocuk! 534 esire müebbet ceza verildi. 1800 esir hasta durumda. Esir Hareketi’nin tespitine göre şimdiye kadar ya acımasız işkence ya da doğrudan cinayet sonucu hapiste 214 şehit verildi.”
Savaş hukuku ve çocuk haklarıyla ilgili tüm uluslararası anlaşmaları ayaklar altına alarak rasgele saldırılar düzenleyen Siyonist işgal güçleri Gazze’ye yönelik olarak 2008, 2012 ve 2014 yıllarında açtıkları son üç savaşlarında 18 yaşından küçük 980 çocuğu şehit etmiştir. Çocuklardan bazılarının da işgal güçleri tarafından esir alındıktan sonra insan kalkanı olarak kullanıldıkları raporlara yansımıştır. İsrail’in bu kadar çok sayıda çocuğun hayatını kaybetmesine neden olan saldırıları, BM’de 1989’da kabul edilen Uluslararası Çocuk Hakları Anlaşması’nı, 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni ve 1949 Cenevre Sözleşmesi’ni bütünüyle ihlal etmiştir. Uluslararası Çocukları Savunma Hareketi tarafından hazırlanan, BM tarafından saldırıların masum kurbanı çocukları anma günü kabul edilen 4 Haziran’da yayınlanan raporda, Gazze’de 530 çocuğun öldürülmesiyle Filistinli çocukların en çok can kaybına uğradığı yılın 2014 olduğu ifade edilmiştir.
Demokrasi ve Hukuk İçin İnsan Merkezi tarafından yapılan açıklamada da Gazze’ye uygulanan abluka yüzünden çocuklara yaşatılan zorlukların ve sıkıntıların tüm uluslararası anlaşmalara aykırı olduğuna dikkat çekilmiştir (Filistin Enformasyon Merkezi, 05.06.2015).
Esir İşleri uzmanlarından Riyad el-Eşkar, Ekim 2015 tarihinde başlayan intifada sürecinde işgal güçlerinin yaşları küçük kız ve erkek çocuklara yönelik baskı ve zulümlerini artırdığını belirterek, bir yıl içinde tutuklanan yaklaşık 8 bin Filistinli’nin 2 bin 155’inin çocuk olduğunu açıklamıştır (Filistin Enformasyon Merkezi, 06.10.2016). Filistinli çocuk esirlere yönelik ağır hak ihlallerini daha önceki bir yazımızda ele aldığımız için (3) burada bu kısa hatırlatmayla yetineceğiz.
“Filistinli Çocuk Esirler Komitesi”ni oluşturabilmek
Sonuç olarak; 1967 yılından beri Filistinli yetişkinlere, özellikle kadın ve çocuk esirlere karşı öz topraklarında reva görülen zulüm ve ihlallerin;
1. BM, İİT, AB gibi kuruluşlar başta olmak üzere
2. İnsan hakları örgütleri tarafından detaylı şekilde tespit edilerek,
3. İnsanlık dışı muamele, işkence ve ihlallerin son bulmasına yönelik somut adımlar atılması,
bir insanlık sınavı olarak hür dünyanın önünde ivedi bir ödev halinde durmaktadır. Bu meyanda önerilerimiz şunlardır:
1. Uluslararası kuruluşların ve büyük ölçekli STK’ların temsilcilerinin katılımıyla “Filistinli Çocuk Esirler Komitesi” oluşturulmalıdır.
2. Bu Komite’nin akreditasyonu hızla sağlanarak geniş yetkilerle donatılmalıdır.
3. Bu Komite Filistinli çocuk esirlerin durumlarına ilişkin detaylı raporları yılda en az 4 kez olmak üzere periyodik olarak yayınlamalıdır.
4. Komite, çocuk esirlerin psikososyal gelişimlerini destekleyecek detaylı bir müfredat programı geliştirip uygulamalıdır.
5. Komite, Filistinli çocuk esirlerin alıkonduğu hapishanelerde düzenli ziyaretler, çocuk kitaplığı, oyun etkinlikleri, mektup arkadaşlığı, manevi ebeveynlik, kardeş aile, büyük başkentlerde çocuk esirlerle ilgili farkındalık oluşturma etkinlikleri, çocuk esirler trajedisini ortaya koyan film, belgesel vb. kültür ve sanat etkinliklerine öncülük etmelidir.
‘Çatışma bölgelerinde çocukluk konulu’ iki günlük uluslararası konferansta sunulan diğer bazı tebliğlerin özetleriyle sonuç bildirgesini daha önceki ilgili yazımızda okuyabilirsiniz (4). Din, dil, ırk, kültür vb. hiçbir ayırım yapmaksızın insanlığın geleceği olan masum çocuklarımızın çatışma ve savaşlardan uzak güvenli ortamlarda yetişmesine yönelik çabalarımızı çoğaltabilmek ve birleştirerek güçlendirebilmek temennisiyle…
“Ve Allah yolunda (sınırsızca) harcayın, kendi elinizle kendinizi mahvetmeyin ve iyilik yapmaya azimle devam edin; unutmayın ki, Allah iyilik yapanları sever.” (Bakara 2:195).
Kaynaklar:
1. , 06.05.2018.
2. GEMALMAZ, Mehmet Semih. (2003). Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş. İstanbul: Beta, 4. Basım, s.508-509.
3. , 27.05.2016.
4. https://www.dirilispostasi.com/makale/aile-kurumunu-ve-catisma-bolgelerindeki-cocuklari-koruyabilmek-5b0c2ac2e54d44108928a9e2, 29.05.2018.