Doğrudan mevzuya gireceğim, kitabın ortasından konuşacağım bu sefer. Bakınız bu gazetede beni dışlıyorlar, hor görüyorlar, “Sen çocuksun, okuluna git. Karışma bu işlere” diyorlar. Başka başka şeyler de diyorlar da onları burada ifade edemeyeceğim. Bakınız anket yapıyorlar, çok seviyorlar, hep gülüyorlar. “Nedir bu anket?” diyeceksiniz. Onu da söyleyeyim: “En sevdiğiniz Mustafa Kutlu kitabı hangisi?” diye bir anket yapmış geçen ay -Sancaktar’dan beri ne yazdıysa satır satır okuduğum, bahsettiği filmleri not edip izlediğim, üstelik hukukçuymuş deyip avunduğum, vesaire, vesaire- çok sevdiğim Fatih Mutlu.

Tabi benim haberim yok böyle bir anketten. Cümle yazarı aramış tek tek sormuş sevdikleri Kutlu kitabını, köşesine taşımış. Beni aramadı. Yine de köşede ismimi aradım hemen, hani aramadı sormadı ama belki benim yerime en sevdiğim kitabı yazmış olabilirdi işte. Yoktu ismim. Sanki ben Mustafa Kutlu okumuyordum, Allah Allah. Sinirlenmiştim. Hakan Albayrak bile vardı arananlar arasında, ben yoktum! Oysa benim de o zaman üç beş yazım çıkmıştı gazetede, yazarı sayılırdım Diriliş Postası’nda. Aramalıydı, aramadı.

“Olsun” dedim, bu durumu çok da umursamıyormuşum gibi bir tavır takınıp “Bize soran yok” dedim. Fatih Mutlu nazik biri, “Hemen söyle. Bu hafta sana özel köşe, söz inşaallah” dedi. Sevindim, tabi sevineceğim. Adam yerine koyuyorlar bu sefer sanırım beni diye düşündüm. Oysa yanıldığımı anlamam bir ayımı alacaktı. Söyledim, bilmeden olacakları, en sevdiğim Mustafa Kutlu kitabını, daha doğrusu kitaplarını Fatih abiye: “Mavi Kuş, Ya Tahammül Ya Sefer, Chef ve Rüzgârlı Pazar arasında gidip geliyorum. O hâlde Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı.”

Günler, haftalar ve ay geçti. Benden bahsetmedi Fatih Mutlu “Kültür-Sanat” sayfasında. Bekledim, yılmadım, direndim. Yoktu köşe falan işte. Kandırılmış, dışlanmış, hor görülmüştüm adeta. İçime gömdüm bu acıyı. Mustafa Kutlu okumaya devam ettim. Fakat bir gün dayanamadım gururumu ayaklar altına alıp Fatih abiye dedim böyleyken böyle, “Hani benim köşem?” Tabi yetişkin, büyük bir insan Fatih Mutlu, unutmuş. Yetişkin, büyük insanlar hep unutur zaten. “Hemen yaz bir şeyler de yayınlayalım” dedi. Bu numarayı biliyordum “Tamam abi” dedim fakat yazmayacaktım işte. Bu sefer ben unutacaktım. Kandıracak, dışlayacak, hor görecektim yazıhane ahalisini. Onlara bu köşeyi vermeyecektim.

Ne oldu sonuç olarak? Sonuç olarak yenildim ve yazdım bunca cümleyi. Seviyorum işte Mustafa Kutlu’yu da kitaplarını da. Dayanamıyorum. Fatih Mutlu da iyidir zaten. Sıkıntı yok.