Hayır, hayır, ‘millet aç, aç!’ madem, ‘Ezik Türklerin gösteriş mekânlarının önlerindeki lüks arabaları ve masalardaki Ayfonları nasıl izah edeceğiz’ şeklinde bir giriş yapmayacağım.
O izahı Salı günleri Kemal Kılıçdaroğlu ve Çarşamba günleri Meral Akşener, grup toplantılarında ziyadesiyle yapıyorlar zaten.
Ben size, kahve yerine marka içilen Sıtarbaks ve türevleri gibi Ezik Türklerin gösteriş mekânlarından bahsetmek istiyorum.
Kahvenin ve kültürünün âlâsı bizdeyken;
Kâğıt bardakta kahve içmek için bu mekânların tercih ediliyor olmalarının maddi ve manevi, sosyopsikolojik saiklerini anlamaya çalışıyorum.
O kâğıt bardaklarda ve o kâğıttan pipetlerle içilen kahve, kahve midir?
Kahveden başka her şey;
Lezzetine bakan yok;
Sıcak mı, soğuk mu, kimsenin umurunda değil ki…
Kimsenin kahvenin tadıyla, kokusuyla, kalitesiyle ilgilenmediği besbelli…
Nerede, güzelim fincan takımlarımız vardı bizim?
Önce çayda ince belli bardaklardan vazgeçtik, şimdi kahve fincanlarımızdan…
O kocaman, bildiğimizden daha büyük kâğıt bardak, üstünde plastik kapak, dışında at nalı büyüklüğünde Sıtarbaks logo.
İçenin derdi kahvenin kalitesi değil, mekânın markası…
İçenin derdi Amerikan rüyası.
Sorsanız bu ne olduğu belli olmayan ve kahve demeye bin şahit lazım olan şeyi içenlere, bilaistisna hepsi, ‘Ülkenin durumu çok kötü, ekonomik olaraktan hiç de iyiye gitmiyoruz. Ben bu ülkede yaşamak istemiyorum….’
Hepsi yurt dışında özellikle Amerika’da yaşamak ister.
‘American life; dirink Starbucs…’
Sormaz mı Amerika seni alırken, ‘naptın, ne ürettin, uzmanlığın, mesleğin ne senin?’
Yeşil kartların konfeti gibi dağıtıldığını sanıyorlar…
Ve tabi, Sıtarbaks ve türevlerinde, ülkesini, milletini, trafiğini, insanını, kültürünü kötülemek için 300 kelimeyi geçmeyen Türkçeleriyle cümle kurmaya çalışıyorlar.
Güzel Türkçemizde 100 binin üzerinde kelime olduğunu söylesek, verecekleri cevap; ‘ohaa….’
Ezik Türklerin gösteriş mekânlarında memleket hayrına kurulacak doğru düzgün tek bir cümle yoktur maalesef.
İsrail Filistin’e saldırır ve Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da namaz kılan Müslümanları katlederken Sıtarbaks karton bardaklarının at nalı logolarıyla boykut tvitleri atmak nasıl bir duygudur?
Pepsi Cola ve Coca-Cola Türkiye’ye 1964 yılında girmiş, haftalık Yön Gazetesi ‘Zehirdir İçmeyiniz’ diye kapak yapmıştı.
Edip Cansever, “Bizim gençlerimizi anlayamıyorum. Niçin birkaç Coca-Cola kamyonunu devirmiyorlar hayret ediyorum” diye sormuştu.
Şimdi bu sorunun ne zamanı, ne imkânı, ne de mekânı kaldı.
Bugün sağcısından solcusuna bütün herkes Ezik Türklerin gösteriş mekânlarında kahve yerine marka içiyor.
Bu mekânların müdavimlerine bakarak Türkler üçe kısma ayırabiliriz;
Ezik Türk; Gösteriş mekânlarında kahve yerine marka içen…
İnce Türk; henüz kalınlaşamamış veyahut kalınlaşamayacak olan…
Ve Kalın Türk; bunu da İsmet Özel’den öğrenmeniz iktiza ediyor.