Allah insanları kendisini bilsinler diye yaratmıştır. Öyle ki nefsini tanıyan Rabbini de tanır. Cenabı Allah bizleri yaratılmışların en şereflisi olarak yaratmış, meleklerden bile üstün bir mertebeye yerleştirmiştir. O vakit bizlerde Allah’ın yeryüzündeki halifesi olabilecek meziyetlere sahip insanlar olarak, hak ile batılın mücadelesinde, sonuna kadar mücadele etmeliyiz. Nasıl mı mücadele edeceğiz? Hem de İslam düşmanlarının hiç ama, hiç istemediği şekilde.! Yani “Cihat’’ ederek…
Emperyalistlerin üretmiş olduğu ithal malı ideolojiler bilinçli olarak tüm dünyaya Cihadı hep yanlış lansetmişlerdir. Cihadı yıllar boyunca insanlığa, eline silah alıp sokağa çıkmak, düşmanla cenk etmek, onları boğazlamak olarak pazarladılar.. Müslüman’ı öcü gibi gösteren ve sözüm ona İslamafobi diye bir şey yumurtlayarak “İslam korkusunu’’ icat edenlerde işte yine tam olarak bunlardır. Müslüman -Ecnebi ayırmadan masum insanları katleden DAEŞ kafası da esasen bu ideolojinin ürünüdür. Oysa bizler çok iyi biliyoruz ki; zinhar İslam korkulacak bir din değil, Müslüman da korkulacak bir insan.! Bilakis Müslüman her şeyinden emin olunan en güvenilecek biridir. Yüzyıllar boyunca Osmanlı’yı barbar, İslam’a gericilik diyenlerden başka zaten ne beklenilebilirdi ki?
Oysa dostlar sizlerde çok iyi takdir edersiniz ki; bizim inancımıza göre savaş manasındaki cihadın da zaten asla insanları zorla Müslüman etmek gibi bir hedefi yoktur.! Bu köksüzler aslında çok iyi biliyorlar ki İslamiyet demokrasinin ta kendisidir. Lakin her zamanki gibi işlerine gelmiyor. Bizler en merhametli bir insanın ümmeti olduğumuz gibi, aynı zamanda yeri geldiğinde hakkın ve adaletin korunması için cihat meydanlarında savaşan bir Peygamberin de ümmetiyiz. Hem Peygamber efendimiz cihat ile alakalı sözleri de oldukça nettir “Namaz dinin direği, cihat ise zirvesi’’ buyurmuşlardır.
Savaşa aşerenlerin aksine İslam âlimleri cihadın yalnızca savaş manasına gelmediğini bu ıslah olmaz mankurtlara defalarca söylemişlerdir. Hatta birçok kez bir araya gelerek; “Müslümanların mal, can ve dinlerine kasteden düşmanlara karşı savaş, nefis ve şeytanın mümini Allah yolundan uzaklaştırma gayretlerine karşı da engelleme çabası” manasına geldiği hususunda ittifak ettiklerini kamuoyuna açıklamışlardır.
Cenabı hakkın en sevdiği insan, sorumluluğunu bilen kendisine tevdi edilen işi Allah rızası için en iyi yapan insandır. İşte bize göre düşmanında belini kıracak olanda bu cihat şuurudur. Bizim de cihat konusunda muradımızda tam olarak budur. Yani Allah rızası için her ne iş yapıyor isek en güzelini en doğrusunu yapmaktır. Unutmayalım ki cihat, her ne şekilde olursa olsun, ister kalemle, ister dille, ister silahla, biliniz ki ibadettir. Lakin buradaki ince çizgiye dikkat etmemiz gerekiyor. Cihat kesinlikle halis bir niyetle, Allah rızası için ve Onun koyduğu kanunlara uygun bir şekilde ilahî hedefler uğruna yapılmalıdır.
Velhasıl Cihat, İslam’ın bayrağını omuzlayan her Müslüman’ın anlına yazılmış dini bir borçtur. Her Müslüman’ın bu anlamda küçük büyük yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır. Müslümanlar istesin yeter ki el ile de, dil ile de, kalp ile de cihat yapılır. Nefsimize, şeytana ve hırsımıza uymayalım yeter. Biliyorsunuz ki hırsın olduğu yerde vicdan susarmış…
Cihat için neler yapabiliriz nereden başlamalıyız dediğinizi sanki duyar gibi oluyorum… Peki madem o zaman örneğin insanlara hakikati söylemek, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, kötülere ve kötülüklere tepki göstermek, iyiliğe arka çıkmak, tatlı söz söylemek ve İslam’ı anlatmak ile bu işe başlamaya ne dersiniz?
Tepki göstermek deyince Safiye kardeşimiz geldi aklıma… Safiye bacımızı unutmadınız değil mi? Hani şu 34 yaşındaki iki çocuk annesi olan, hain darbe gecesi soluğu tek başına Boğaziçi Köprüsü’nde alan kardeşimizden bahsediyorum. Tek başına köprüyü tutan darbeci askerlerin komutanının yanına gidip onların tüm tehditlerine, korkutmalarına rağmen tek başına kafa tutan kardeşimizden… Vurulanlara, yaralananlara yardım etmek için oradan oraya koşarken ayağından vurulmuştu. Hatırladınız değil mi? Geldi mi şimdi o korkunç anın görüntüleri gözünüzün önüne?
İşte 15 Temmuz gecesi yaralılara yardım ederken vurulan Safiye Bayat kardeşimizi tek başına o asker üniforması giymiş, ruhunu şeytana satmış hainlerin karşısına diken işte bu sözünü ettiğimiz cihat şuuru dur. Ne diyordu o gün Safiye bacımız tekrar hatırlayalım. “O gün yaralılara yardım ederken, bir Müslüman kardeşimi taşırken vuruldum. Ben cihat ettim. Ben Hz. Hüseyin’in bir sözüyle hareket ederek oraya gittim. Zalimin karşısına çıkıp sen haksızsın diyebilmektir cihat. Oraya inananlar gitti ve beni o gün iman kuvvetim kurtardı…’’
Bir bacımızın şahadetine daha şahit olduk… Türkiye’nin ilk Jandarma kadın komutanı Yarbay Songül Yakut komutanımızda Vatan için, bayrak için, İslam için mücadele eder iken dört gün önce Şırnak’taki helikopter kazasında 13 kahramanımızla birlikte şahadete yürüdü.. O gün yüreğimize 13 kor düştü… Anlayacağınız1 dolara bizim satacak vatanım yok diyen kahramanlarımızın vatan sevgisi, sessiz bir çığlık ile yüreklerinde başlayıp şahadetle bitti… Dağlandı yüreklerimiz, acılarla şerbetlendik. Bizim için bu acıların artık tarifi yok.! Bu ülkenin has çocuklarının şahadetlerini Rabbim kabul etsin. Allah gözyaşları ile yıkanan ailelerine ve milletimize sabır-ı cemiller ihsan etsin.
Millet olarak tarih boyunca hep zora talip olduk ve bu mübarek vatan şemsiyesi altında çok şehitler verdik,bedeller ödedik ama bağımsızlığımızdan, tek bir karış toprağımızdan asla vazgeçmedik bundan sonrada vazgeçmeyeceğiz..! Ezan dinmesin, bayrak inmesin diye çok mücadeleler verdik yine vermeye de devam edeceğiz inşallah… Şehitlerimize bakıp göğüs kafesimiz kalbimize dar geliyor biliyorum. Tesellimiz odur ki onlar cennette Peygamber Efendimiz’e komşu olacaklar inşallah… Biz biliyoruz ki onlar ölmediler.! Allah(c.c) yapmış oldukları cihatlarını ve şahadetlerini kabul etsin… Ne diyordu üstat Fazıl.?
“Ölüm güzel şey, perde arkasından haber, Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?”