Günümüzün anne ve babaları, belki biraz da suçluluk duygusuyla çocuklarına anne ve babalık yapmaktan ziyade onlarla arkadaşlık etme, onların egosunu şişirme, sürekli onları memnun etme derdindeler.

Buradaki “suçluluk duygusu” kavramını biraz açmaya çalışalım: Anne, kariyer peşinde koşmaktadır ve çocuğuna olması gerektiği gibi bir annelik yapamadığının farkındadır. Çocuğunu bakıcılar, üçüncü kişiler, televizyon, internet yetiştirmektedir. Bunun getirmiş olduğu suçluluk psikolojisiyle çocuğuna karşı aşırı müsamahakâr davranmakta, çocuk bir isterse kendisi iki almaktadır. Çocuk ise bu davranış sonucunda iki farklı sıkıntıyla büyümektedir: Doldurulamayan bir anne boşluğu, obez olmuş ve tatmin edilmesi imkânsızlaşmış bir nefis…

Baba da bu süreçte evin reisi olma özelliğini yitirip evdeki kişilerden biri konumuna sürüklenmiştir. Ben çalışırım “karı yer” korkusuyla karısının “kariyer” peşinde koşmasına göz yummuştur. Evin erkek çocuğu için rol model olma, kız çocuğu için hayalindeki erkek olma özelliğinden uzaklaşmıştır. Baba; yürüyen TL’dir, para makinesidir ihtiyaç hâlinde hizmet veren.

Böyle bir aile ortamında büyüyen çocuk da genel itibariyle beklenilen davranışları sergilememekte, aile ve toplum için sıkıntılar çıkaran birey olmaktadır. Kendisine sunulan hiçbir şeyle tatmin olmamakta, kendisine sağlanan her imkânı yetersiz görmekte, verilenlerin hep daha fazlasını istemekte, elde ettiği şeylerden ise çok kısa bir süre içinde sıkılmaktadır.

Kolay elde etmeye alışmış, hiçbir bedel ödemeden her istediğine sahip olmuş bir çocuktan da sahip olduklarının değerini bilmesini beklemek boştur. O çocuk; hep mutsuz olacak, sonra anne ve babasını, daha sonra da toplumu mutsuz edecektir. Anne ve baba da çocukları için ne büyük fedakârlıklar yaptıklarını ama çocuklarının o fedakârlıklar karşısında nankörlük yaptığından dert yanacaktır sürekli.

Peki, durum gerçekten böyle midir? Suçlu ve hatalı olanlar, çocuklar mıdır? Siz ne ektiyseniz onu biçiyorsunuz. O çocuğu siz o hâle getirdiniz efendim!.. Siz, çocuğunuza annelik ve babalık yapmadınız ki çocuğunuz size evlatlık yapsın!..

Ey anneler!.. Evinize, eşinize, çocuğunuza dönün!.. Çocuğunuza annelik, kocanıza hanımlık yapın!.. Kızınızı, “Ben yaşamadım, o yaşasın; ben yapamadım, o yapsın!” mantığıyla yetiştirmeyin!..

Ey babalar!.. Evleneceğinizde karınızda ilk aradığınız diploma olmasın!.. İlle de çalışan hatun olsun, saçmalığından kurtulun!.. Evinize para makinesi değil; kendinize hanım, çocuğunuza anne bakın evleneceğiniz zaman!.. Er olun, evin reisi olun, oğlunuzun rol modeli, kızınızın hayallerindeki erkek olun!.. Ailenizin sırtını dayadığı dağ olun!.. Para babası olmayın, baba olun!.. Oğlunuzu yetiştirirken kızınız için lazım olan edep, hayâ, namusun erkeğe de lazım olduğunu unutmayın. “Erkektir, yapar!..” aptallığını sakın ha oğlunuza hissettirmeyin, yoksa ileride çok pişman olursunuz.

Ey anne ve babalar!.. Çocuklarınızı doyumsuz, dokunulmaz, başına buyruk tipler olarak yetiştirmeyin!.. Çocuklarınıza sınır çizmekten korkmayın!.. İleride sınırlarını başkalarının öğretmesi, pek hoşunuza gitmeyecektir. Bir ödül verecekseniz çocuğunuz hak etsin!.. Emek olmadan yemek olmayacağını bilsin!.. Zahmet çekmeden rahmete erişemeyeceğini öğrensin!.. Sonradan görme olmasın!.. Her şeyin maddiyat olmadığını kavrasın!.. Helal iki liranın, haram üç liradan çok olduğuna inansın!..