“Geçmişler geleceğe suyun suya benzemesinden daha çok benzer der,” İbn Haldun.

Zamana ve zamanın tanıklığına hiç aldırış etmeden ve yaşanan onca menkıbeyi yok sayarak ve en kötüsü hiç ders çıkartmayarak neden aklını suya yazar insan?

Oysaki kaybolur suya yazılan ne varsa ve ne kısa sürer ömrü.

Günümüzün hiçbir şeyi yeniden keşfetme derdinde olmayan insanı en azından keşfedilmiş, denenmiş ve sonuçları görülmüş menkıbelerden de mi ders çıkarmaz?

Ders çıkarmaz ise tekrar aynı hengâmenin içinde yeniden tozu dumana katıp sakinlemeye fırsat verir. Yeniden keşfedilecek o kadar çok şey var ki aslında.

Ama kadim gerçekleri artık elde bir tutup bunun üzerine yeni keşiflere çıkıp yepyeni mecralara yol almak varken debelenip durmak… 

İşte bu çok can yakıcı.

Zamana denk düşen kelimeleri bile yeniden başka anlamlar ve başka duygulara bulayarak savruluyor insanlar.

Oysa her şey aslına rücu ediyor.

Tek yapılması gereken buna, bu bilince sahip çıkıp dağıtmadan, bozmadan, yakıp yıkmadan var etme.

Evet mi?

Hayır mı?