Eşek arıları, Aristophanes’in Antik Yunan hukuk sistemini sert bir hicivle eleştirdiği tiyatro oyunudur.

YARGIÇLAR:

Her girişten ve önsözden önce

Şurasını belirtmek zorundayım ki

Bizim egemenliğimiz bütün egemenliklerin üstündedir.

Yaşadığımız çağda hangi mutluluk

Bir yargıcın mutluluğundan daha mutludur?

Hangi yaratıktan korkulur, ondan daha çok,

Kocamış, beli bükülmüş olduğu halde?

Ben daha yatağımdan kalkmadan

Bir sürü insan bekleşir mahkeme kapılarında.

Anlı şanlı adamlar da vardır aralarında.

Yanlarından geçerken hemen yapışır elime

“Gel etme, acı bana, yargıç baba;

Senin başına da gelmiştir bu işler.

Orduda ya da başka bir işte.

Sen de birkaç para aşırmışındır elbet

Arkadaşlara yiyecek alırken pazardan.

Kim yalvarırdı bana böyle, yargıç olmasam?

Bunlarla öfkem biraz yatışır,

Ama dışarıda verdiğim sözleri tutmam içeride.

Suçlular türlü diller dökmek zorundadırlar

Pençemden kurtulabilmek için.

Bir yargıçtan çok kime dalkavukluk edilir?

Kimi fakirliğini anlata anlata bitiremez

Kimi Ezop Masalları Anlatır.

Kimi beni güldürüp öfkemi yatıştırmak için

Soytarılıklar, maskaralıklar yapar.

Bütün bunlar işe yaramadı mı

Kimi de tutar kız erkek çocuklarının elinden

Getirir hepsini mahkemeye.

Çocuklar boyunlarını büküp ağlaşırlar önümde;

Sonra baba çocukları adına yalvarır bana

Bir tanrıdan günahlarını bağışlamasını ister gibi.

“Kuzuların sesini seversen,

Bu oğlancığın sesi de dokunur sana” der.

Dişi domuz yavrularını seversem

O zaman da kız çocuklarını ağlatır.

Biz de birazcık gevşetiriz artık

Öfkemizin gergin tellerini.

Az güç müdür bu? Para nedir bunun yanında?

Oyunun özü, çürümüş hukuk sitemi içinde yargıçların iktidarın gücünü ele geçirmesi öyküsüdür.

Yargıçlar artık iyice zıvanadan çıkar ve kararlar gittikçe keyfi bir hal alır.

Ve mekanizma içinde yargıçlar bir rüşvet ve haraç çarkı oluşturur.

Bugüne dair kendi hukuk sistemimizde, bu teatral öyküden yola çıkarak nasıl bir “Retori “ oluşturabiliriz derseniz cevabı çok basit.

Hukuk sistemimiz 12 Eylül darbe anayasası ile bir vesayetçi oligarşiye dönüşürken,

bu kronikleşen oluşum iktidar ile birlikte bir nebze normalleşse de,

sonrası, bir başka vesayetin güç oluşturduğuna tanık olduk.

Genel hatlarıyla yargı ve yürütme arasında süre gelen iktidar savaşı,

Yargının bağımsızlığı ve güvenirliğine ilişkin yıllardır süre gelen aynı sorunlar,

bugün farklı boyutlarda kendini göstermeye devam ediyor.

Hukuk’un, güvenilir bir mekanizma olmadığı yargısının iyiden iyiye artması,

Adalet terazisinin topuzundaki ayarlara dair fazlaca kaygı ve güvensizlik,

Bir an önce ıslah edilmesi gereken bir durumdur.

Sadece balyoz yada diğer davalarda oluşturulan düzmece iddianamelerinin sebep olduğu travmaların dışında,

“Bir ülkenin cumhurbaşkanı, en üst mahkeme olan anayasa mahkemesinin aldığı kararın doğruluğuna inanmıyor ve kabul etmiyorum” diyorsa,

Orada vahim bir durum var demektir.