Biz geçen yazımızda ön verelim, yol verelim bu muhacirler üretsinler, ekmeklerini taştan çıkartsınlar dedik a bu nasıl olacaktır? Suriyeli muhacirlerin içerisinde meslek sahibi, nitelikli, üst düzey becerilere sahip insanlar olduğu muhakkaktır. Bunun yanı sıra çoğunluğunun çiftçi ya da vasıfsız olması muhtemeldir. Vasıflı olanlar için acilen bir iş gücü envanteri çıkartılması ve İŞ-KUR üzerinden uygun iş alanlarına yerleştirilmesi, zor olmayan akıllıca bir iş olacaktır. Esasen bu çalışma yurdumuzun kanayan yarası beyin göçünü tersine çevirmektir. Bu işin kolay yoludur. Öte taraftan can alıcı soru şudur: Türkiye’de yüzde 10 civarlarında işsizlik varken, 2 milyon Suriyeli nasıl olur da ekonomiye yük olmadan istihdam edilebilir?

Bunun çözümü Batılı gibi düşünerek iş gücü planlamasıyla hareket etmek, hem de Batılılar gibi düşünmeyerek plansız hareket etmekten, doğal düzene uyum sağlamaktan geçmektedir. Endüstriyel kapitalizm tek bir ekonomik model dayatır. O modele göre de toplumlar ideal tek bir ekonomik düzene sanayiyle ulaşır. Sanayileşmiş toplumlar endüstriyel üretim nedeniyle oluşan bolluğu tüketimle dengelemek zorundadırlar. Bu endüstrileşmiş bir ülkede hizmetler sektörü hızla gelişir ve istihdamın büyük kısmı burada oluşur. İnsanın karın doyurma kavgası ise sanayileşmiş tarımsal üretimle toplam nüfusun yüzde 5’inin ellerine teslim edilir. Yani sanayi toplumunda her şey maksimum verimlilik esasına göre tanzim edilir. Oysa bizim böyle bir saplantımızın olmasına gerek yok. En ucuz yumurtayı milyonluk tavuk çiftliklerinde, en ucuz sütü on binlik inek çiftliklerinde üretmek zorunda değiliz. 2 tavuk, bir inek ve bir dönüm tarlayla da ekonomik verimlilikten uzak; ama insan gibi yaşamak mümkündür. Yeter ki kalbe giren kibir kurdu olmasın.

Biraz karmaşık anlatmış olabilirim, bu yüzden basitleştireyim. Karmaşık anlatmak acizlerin, hamların işidir. Acziyetimizi, hamlığımızı ikrar edelim. Ülkenin tamamını tornadan çıkmış gibi bir yaşam modeline zorlamazsak yol alırız demekteyim. Suriyelilerin büyük kısmı ülkemizin boşalan dağlarına, köylerine yerleştirilerek mikroekonomi alanları harekete geçirilmelidir. Sadece doğu güneydoğu illerinden bahsetmiyorum, bugün basbayağı Batı illerindeki verimli topraklarımız ekilmemekte, dağlarda sürüler gezdirilmemektedir. Tamamen boşalmış, boşalmaya yüz tutmuş köy arazileri devlet tarafından istimlâk edilerek Suriyelilerin iskânına açıldığında ülkemizdeki muhacirlerin büyük kısmının bu seçeneği değerlendireceğimden kuşku duymuyorum. Çünkü çalışmak insanı yormaz, geleceğe yönelik umut beslemek sadece kalbi değil kasları da diri tutar. Çünkü Suriye’ye geri dönene kadar buradan üreterek yara sarmak, yük olmamak, yük almak insanı insan yapar. Unutmayalım ki en yorucu meslek beleşçiliktir.