2018-2019 Eğitim-Öğretim Dönemi, 17 Eylül Pazartesi’den itibaren başlıyor. Okullar açılıyor; öğrencileri, öğretmenleri ve eğitim camiasını uzun bir maraton bekliyor.

Öncelikle yeni eğitim-öğretim döneminin ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını dilerim.

Eğitim-öğretim konusunda değişmesi gereken kafalar, atılması gereken adımlar var.

Öncelikle okula, eğitime, çocuklarımıza, gelecek beklentimize dair bakış açımızı bir gözden geçirmemiz ve buna göre kendimize bir çeki düzen vermemiz gerekiyor.

Unutmayalım ki okul, ailenin yerini tutan bir kurum değildir. Çocuğa kişilik ve karakter özellikleri aile içinde kazandırılır, okulda ise desteklenir; sorumluluklarınızı okula ve öğretmenlere atarak iyi bir ebeveyn olamazsınız.

O hâlde,

Çocuklarınızın kişilik özelliklerini, becerilerini, hassas noktalarını öncelikle siz tespit ederek öğretmenlerini bilgilendirin.

Çocuklarınız sizin için çok kıymetli olabilir, sizde sınırsız kredileri olabilir ama unutmayın ki okulda 20-30 kişilik sınıflarda okuyacaklar ve sınıftaki çocukların hiçbiri, sizin çocuğunuzdan farklı değil. Öğretmen bunların hepsiyle ilgilenmek zorunda, onun için öğretmenden beklentileriniz gerçekçi ve hakkaniyetli olsun.

Öğretmenden ve okuldan çocuğunuzla ilgili gelen şikâyetlerde savunmaya geçip eksiklikleri ve hataları görmezden gelmeyin veya eksiği, kusuru öğretmeninde, sınıfında, okulunda aramayın; şikâyetlerin ortadan kalkması için neler yapılabilir diye kafa yorun ve okulla, öğretmenle işbirliğine gidin.

Çocuğunuzun okul, sınıf, öğretmenle ilgili şikâyetlerinde hemen çocuğunuzun anlatımına göre hareket etmeyin; şikâyet konusunu okul ve öğretmenlerinden teyit edin.

Çocuğunuza bir haksızlık yapıldığında nasıl tepki veriyorsanız çocuğunuzu da okulun, sınıfın, eğitim ortamının huzurunu bozmaması, arkadaşlarına zarar vermemesi, saygı ve sevgi vb. konularda uyarın ve bu konularda gelen şikâyetleri ciddiye alıp çözmek için adımlar atın.

Çocuklarınızın okul dışında da bir hayatları olması gerektiğini; çocukluklarını, gençliklerini yaşaması gerektiğini unutmayın ve onları yarış atını çevirmeyin, onlardan da kendilerini aşan beklentiler içinde olmayın.

Bir insanın iyi olması için tek ölçütün başarı olmadığını bilin ve çocuğunuza aşılayın. Çocuğunuza, “Başarılı ol da nasıl olursan ol.” demeyin, belli ahlaki kuralları çiğnemeden, insani özellikleri bir kenara bırakmadan başarılı olmanın önemini kavratın. Mimar, mühendis, doktor vb. değil de insan bir mimar, insan bir mühendis, insan bir doktor olmanın öneminden bahsedin.

Her çocuk, okulda başarılı olacak, üniversite okuyacak diye bir şey söz konusu değildir. Çocuğunuz okula adapte olamıyor, derslerde başarısız oluyorsa onu zorla okula gönderip hem çocuğa hem okuldaki öğretmenlere ve öğrencilere zulmetmeyin. Liseyi açıktan okuyabilir ve becerisine uygun bir alanda kendini geliştirip hayata çok daha iyi hazırlanabilir.

Eğitim, birden çok sacayağı olan bir alandır. Tek başına aile, öğretmen ya da okul öğrenciyi başarılı ya da başarısız kılmaz. Okul, aile, öğretmen işbirliğinin iyi yürütülmesi ve iletişimin sağlıklı yürümesi gerektiğini unutmadan öğrenciyi iyiye, doğruya, güzele yönlendirmenin gayreti içinde olun.

“Çocuklar donmamış beton gibidir, üzerlerine ne düşerse izi kalır.” Ne olur çocuklarımızda iyi izler bırakmak için azami gayret edelim!..