Biz, köklü bir devlet geleneği bulunan, yüzyıllarca dünya siyasetine yön vermiş şanlı bir milletiz. Kurduğumuz devletler, özellikle bulundukları bölgelerde yaşanan sıkıntılara doğrudan müdahil olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin ise sadece bulunduğu bölgeye değil; dünyanın dört bir yanında yaşanan sıkıntılara müdahil olan, dünyanın dört bir yanından yapılan yardım çağrılarına duyarsız kalmayan bir devlet olduğunu biliyoruz.

Şarlken’e esir düşen Fransa Kralı Fransuva’nın annesi, Kanuni Sultan Süleyman’a bir mektup yazarak Kanuni’den yardım istiyor. Kanuni, Fransa Kralı’na hitaben öyle bir mektup yazıyor ki okuyup da gururlanmamak mümkün değil:

“Ben ki Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara tac veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Dulkadir vilayetinin ve Azerbaycan’ın, Acem’in ve Şam’ın ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve Diyarbekir’in ve Kürdistan’ın ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân’ın torunu, Sultan Selim Hân’ın oğlu, Sultan Süleyman Hân’ım!.. Sen ki, Fransa vilayetinin kralı Fransuva’sın!.. Sultanların sığınma yeri olan kapıma, adamın Frankipan ile mektup gönderip memleketinizin düşman istilâsına uğradığını, hâlen hapiste olduğunuzu bildirip kurtulmanız hususunda bu taraftan yardım ve medet istemişsiniz…”

Bırakın dünya siyaseti için çok önemli konuları, gayri ahlaki bulunan konularda bile Avrupa’ya müdahale edebilmiş bir devletimiz olmuş. Fransa’da “dans”ın başlaması üzerine Kanuni, yine Fransa Kralı 1. Fransuva’ya bir mektup yazmış. Kanuni mektubunda, “Elçimden aldığım habere göre bilgim oldu ki sizin ülkenizde adı dans olan, kadın ve erkek arasında münasebetsizce oynanan bir oyun ortaya çıkmış. Bu mektup eline geçtiği anda ya bu rezil oyunu hemen yasaklarsınız ya da ben gelir ülkenizi başınıza yıkarım.”diyor.

Kanuni’nin bu mektubundan sonra Fransa’da 100 yıl dans edilememiştir. İşte, büyük devlet böyle olunur.

Şimdi ise suni olarak çizilmiş sınırlarımızın dışında bırakılmış ama aslında sınırlarımıza dâhil olan Suriye’de soydaşlarımızın üzerine bombalar yağdırılıyor. Soydaşlarımız, yerlerinden yurtlarından kovuluyor. Ülkemizdeki terör örgütünün uzantısı, Batılı devletlerin ve Şam yönetiminin desteğiyle oradaki Müslümanlara zulmediyor. Biz ise şu anda sadece itiraz ediyoruz. Artık sözden fiiliyata geçme zamanı gelmedi mi? Eğer ki biz büyük devletsek -şüphesiz ki öyleyiz- artık Suriye’de yaşananlara müdahale etme zamanı geldi de geçiyor. Orada akan kana, dökülen gözyaşına daha fazla seyirci kalamayız. İçerideki hainlere, dışarıdaki düşmanlara rağmen üzerimize düşen sorumluluğu yerine getiremiyorsak “büyük devlet” söylemi laftan öte bir anlam ifade etmez. Artık Suriye’de ve de Irak’ta bize rağmen hiçbir adım atılmasına izin vermemeliyiz. Oradaki düşman unsurların dünyayı başına yıkmalıyız.