Hem insana şiddeti tartışacağımıza da kadına şiddeti tartışıp ayrıştırdığımızın farkında bile değiliz. Erkeği kadından, çocuğu ailesinden, şu fikri, bu fikirden, şu ırkı, bu ırktan vs…
Bizim düşündüğümüz gibi düşünmeyene yapılan saldırılara sessiz kalmak demek, yarın başka bir saldırının hedefinde olabilme riski ile karşı karşıya kalabileceğimiz anlamına gelir. Ayrıştırmaya zemin hazırlamak demektir. Kim olursa olsun, insana yapılan saldırılara hep birlikte tepki koymalıyız. Ayrıştırmadan, insana yapılan her türlü şiddete dur demeliyiz. Toplumsal barışın olmazsa olmazıdır aynı zamanda bu duruş.
Düşünceler özgür kılınmalıdır. Düşüncelerde suç unsurları kanunlarda bellidir.
Kanunlara aykırılık var ise de bunun hesabı adalete havale edilmelidir. Analitik düşünebilen insanın bu yolu izlemesi medeni olmanın da gereğidir.
Şiddete yönelme sinsilesi CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı ile başladığını söylemek durumundayız. Peşinden gazetecilere yönelik saldırılar başladı. Şimdilerde ise Yeni Akit Gazetesi Haber Müdürü Murat Alan’a yapılan saldırı… Her saldırıda olduğu gibi bu saldırıyı da kınıyorum. Bunların arkasındaki akıl aynı olabilir. Bütün bunların arka planında başka hesaplar da olabilir. Bu yüzden tüm bu saldırılara ayrım gözetmeksizin karşı çıkmak durumundayız. Sen ben kavgası bize yakışıyor mu?
Kim bilir belki de milletimiz içinde sen ben kavgası çıkmasını bekleyen birileri var.
Buna çanak tutulmamalıdır. Kılıçdaroğlu ve gazetecilere yapılan saldırıların önü ve arkası araştırılmalıdır. Arka plandaki niyetlerin ne olduğu ortaya konmalıdır.
Esasen şiddet insanın hayvani duyguları ile hareket etmesi ile ortaya çıkan bir eylemdir. Hayvani duyguları insani duygularla bastıramayan bireylerin eylemidir de aynı zamanda şiddet. Analitik düşünme ve düşündüğünü söyleyebilme yeteneğine sahip insanın şiddete başvurması nefsini tatmin etmesinden başka bir şey de değildir. Suç işleyene ceza verme mantığı da çekeceği ceza ile nefsini dizginlemeyi amaçlanmasıdır da aynı zamanda.
Fikrini beğenmediğimiz birini dövmek sadece nefsimizi tatmin eder. ‘Oh…’ Demekten başka bir işe yaramaz. Bir anlık öfkeler bile büyük bedeller ödetir insana. Hem, toplumsal barışımız zedelenirse kaybedeceğimiz çok şey olabilir.
Millet olarak bize analitik düşünme ve ülkemiz ve insanlığın yararına fikirler ortaya koyma yakışır. Birbirimize kin tutmak sadece dünyevi değil, ahiretimiz ile alakalı da geleceğimizi tehlikeye sokar. Bize ‘Hayır’ işlerinde yarışmak, kavgalıyı dahi barıştırmak yaraşır.
Yunus Emre ne güzel de anlatmış aslında değil mi: “Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için. Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.”
Hazır yargı reformu gündemde iken bir önerim var. Siyasetçilere, gazetecilere ve düşünürlere fiziksel dokunulmazlık tanınsın. Cezası da ağır olsun…
Selam ve dua ile…