İki gündür müthiş pozitif bir gündem var Türkiye’nin önünde.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkenin 100. yılına girmesine ramak kala Türkiye Yüzyılı’nın startını verdi.

Bu bir retorik değildi.

Erdoğan, ayağı yere basan, yaptıkları, yapıyor oldukları ve yapacakları ile birlikte, uzun vadeli bir icraat planından bahsetti.

Erdoğan Türkiye’yi uçuracak vizyonu, uzun saatler sahnede kalarak ve çoğu genç-sağlıklı kişilerin bile sergileyemeyeceği bir enerji ve performansla açıkladı. Erdoğan bu enerjinin kaynağını soranlara, milletine duyduğu aşkı salık veriyor ya… Bu motivasyon başka türlü açıklanamazdı. Aşk, sevgi, tutku, inanç ve fedakarlık… İşte adanmış bir hayatın özeti.

Erdoğan, vizyon belgesini açıklarken dün ne yapılamadığını ortaya koydu. Nuri Killigil’den Nuri Demirağ’a, Devrim Arabası’nı üreten yirmi dört mühendisimizden silah fabrikası soba fabrikasına dönüştürülen Şakir Zümre’ye ve Vecihi Hürkuş’a kadar çabaları akamete uğratılan milli kahramanların mücadelesi anıldı.

MİLLİ GİRİŞİMCİLER ARTIK YALNIZ DEĞİL

Yerli uçak, otomobil ve silah yapan bu kahramanların önünü kim kesti? Kim fabrikaları yaktı? Kim baskılarla bu kişileri sektör dışına attı?

Bu sorunun cevabı zor değil. Bugün SİHA’yı, TOGG’u, insansız silahlı savaş uçağımızı kim istemiyor, küçümsüyor ve “yapamazsınız” diyorsa aynı cenah dün de aynı operasyonları gerçekleştirdi. CHP’li Selin Sayek Böke ne demişti, hatırlayalım; “Türkiye'nin kaynaklarını rantla yiyen 5 şirketi kamulaştıracağız”. CHP, dün yaptığı gibi bugün de ülkeye katma değer sağlayan, çalışan, üreten herkese düşman.

CHP ve ortakları dün başardı ama bugün bu mümkün görünmüyor.

Çünkü dün milli girişimciler yalnızdı, sahipsizdi. Bugün “yeter ki üretin, sizi destekleyeceğim” diyen siyasi bir irade var. Erdoğan, beş yıl önce TOGG için “babayiğitler” ararken bugünlerin rüyasını görmüştü. Hayaller gerçek oluyor ama bunda en büyük paye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ındır. Bununla birlikte Selçuk Bayraktar ve ailesi son teknoloji İHA’lar üzerinde çalışırken ne çok engellendiklerini fakat Erdoğan’ın ön açmasıyla ülkeye nasıl çağ atlattıklarını gururla anlatıyor. Şimdi sessiz sedasız milli uçağımız yapılıyor. Devrim niteliğindeki bu gelişmeler sanmayın ki kalıcı olacak. Eğer siz sahip çıkarsanız kartopu gibi büyüyecek bu altın çağ. Fakat basit nedenlerle sırtınızı dönerseniz bu atılımların balon gibi sönmesi işten bile değil.

TOGG ve Bayraktar İHA’lar tam bağımsızlığın sembolüdür. Peki ya karşıt görüşler… Onlar kukla olmayı tercih etmiş arka plan güçlerin sözcüleridir. Amaçları; efendilerine hizmet etmek. Türk Milletinin artık bu cenahın yalan-iftira-dezenformasyon ve yıkıcı siyasetlerine karnı tok.

Millet; hizmeti gördü ve daha fazlasını istiyor.

Ulaşım, sağlık, eğitim, enerji, sanayileşme-üretim, güvenlik politikaları-terörle mücadele, kimlik açılımları, dış politikadaki özne profili, proaktif ve insani diplomasi, öncü ülke-lider Türkiye atılımları… Tüm bu başlıklara dair Cumhurbaşkanı Erdoğan çıtayı o kadar yükseltti ki “normal” olan halkı tatmin etmiyor. İşte bu nedenledir ki Erdoğan, getirdiği çıtayı daha da ileri taşımak için ve ülkeye çağ atlatmak için söz veriyor, destek istiyor.

Türkiye Yüzyılı iddiası yüz yıllık bir projeksiyondur. Sadece 2023 değil, 2053 ve 2071 de sırada bekliyor. Türkiye şanlı ve kudretli tarihinin gereği köklerine döndü. Yüz yıllık planlar ortaya koymaya başladı yine ve yeniden.

Halkımız üç yıllık-beş yıllık planlarla ikna edilemez. Ülke; parlamenter sistemin kaotik yapısına, 6’lı masanın çözüm üretemeyen genel başkanlarına teslim edilemez.

 

KRİZDE YOK OLMAK YA DA SIÇRAMA YAPMAK

Türkiye Yüzyılı sadece yurt içine dönük bir kalkınma, büyüme ve sıçrama yüzyılı olmayacak. Bu yüzyıl Türkiye’nin dünya konjonktürü içindeki konumuna da yukarı taşıyacak.

Krizlerin göbeğinde dünya, merkezinde de Türkiye olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2023 vizyonuyla Türkiye’nin dünyanın merkezine oturacağını anlatıyor ve altın bir çağa doğru yol aldığımızın sinyalini veriyor.

Erdoğan’ın yeni iddiası ve vaadi; Ülkemizi siyasi, ekonomik, teknolojik, askeri her alanda dünyanın en büyük 10 devleti arasına çıkartarak yükseltmek.

Bu iddia gerçek olabilir mi? Bu hızla ilerlerse, hamlelerin önü kesilmez ve hayata geçirilen projelere destek sürerse Türkiye’nin önünde kimse duramaz.

Dünyada dengeler değişiyor.

Dünya siyasi, felsefi, ekonomik açıdan krizde. Dünya anlam arayışında.

Savaşlar, ekonomik krizler, göç ve kaosların arasında Türkiye, denge siyasetini ustalıkla yapmaya devam eder, ekonomideki üretim ve istihdam modeline asılır ve içeriyi kuvvetlendirir, terörü kaynağında da yok ederse bizi kimse tutamaz.

Bu süreçte bir kritik husus daha var ki düşünmek bile istemiyorum.

Dünyadaki savrulmalar ve sürprizli krizler arasında Türkiye, eski Türkiye modelindeki muhalefetle yönetilirse işte o zaman büyük kopuşlar, büyük bitişler bizi bekleyebilir.

Kriz fırsata dönüştürülürse fayda sağlar. Aksi takdirde krizler her an daha da büyüyecek bir buhranın çekirdeğini içinde taşır.

Çağ; acemilik kaldıracak sakinlikte değil. Çağ; profesyonellik, atiklik, bilgelik ve feraset istiyor.