Ya Rab, içimiz yanıyor, kalbimiz ağlıyor…

Cennet olmayacak bu dünya biliyoruz; itirazımız yok takdirine…

Hani Sen “bittim!” diyen kuluna “yettim!” diye yetişirsin ya, öyle bir yerdeyiz işte.

Bildiğince. Gördüğünce.

Elçi’nden gönüllerimize emanet aldığımız merhamet çınarını devirmemek için kanadık, vurulduk, hırpalandık. Rahmetinin gölgesini yeryüzünde uzatmak için çabaladık. Mazlumların yanında olmak için koştuk milletçe. Yetime öksüze, evsize yurtsuza açtık bağrımızı.

Hasetçilerimiz çokmuş bilemedik; zalimlerin gözü dönmüş göremedik. Zulme niyetlenmedik, zalimin yanında olmadık; ateşleri söndürmekti muradımız. Eksiğimiz oldu elbet, pürkusuruz, hatadan uzak olamadık. Yüzümüz olmasa da, rahmetinden isteriz. Sonsuz şefkatinin kucağından teselli umarız.

Baharın çiçeklendiği şu vakitte aramıza ateş düşürdüler. Canlarımızı parçalayanlar, kardeşliğimize dokunamazlar. Meydanlarımızı kana bulayanlar, ümidimizi lekeleyemezler.

İnsanlık adına ümit eyle kardeşliğimizi. İşte ellerimiz, işte çaresizliğimiz, işte kederimiz,

Senden başka nereye gideriz…

Biz sadece olanı görüyoruz, sadece parçayı biliyoruz; Sen şer görünenden hayır çıkarırsın.

Bu yağmurlar şahit olsun ki, yüreğinde zemheri büyütenlere inat, bu acının ardından bin bahar gelecek. Âlemlere rahmet Peygamberine aşkımız kefil olsun ki, Ömer’ler şahit olsun ki, bizi öldürmeye gelenler bizde dirilecek..

Yanağında nice gül büyüten bu toprak, bunca ZALİM dikene sabrediyorsa, bir gül’eceği var, eminiz… Şehitlerimizi kabul eyle Allah’ım.. Kabul eyle… Onlarla dirilt ölü kalplerimizi.

[Âmin]