Dünya, sırattır. Yürüyoruz, ölüme doğru. Ölüm geldiğinde sırat bitecek ve ya cehenneme düşeceğiz ya da cennete kavuşacağız. Muradımız Allah’ın rızası. Yola çıktık. Doğumumuz Allah’ın takdiri ile oldu, müdahale veya talep hakkımız olmadan. Bu yol yürünecek. Eskiler “önce refik, sonra tarik” demişler. Yol, tek başına yürünmüyor. İnsan, asosyal bir varlık değil çünkü. İnsan bu dünyaya bir gaye üzerine geldi. Bizim Yunus’un deyişiyle “Allah demeye” geldik. Nedir peki ilk sırada refik dedirten eskilere?
Dost, insanın aynasıdır çünkü. Dost, insanın yolculuğunda yorulduğunda dizine derman verendir. Kurumuş boğazına su uzatan, hastalandığında sıcak çorba içirendir. Dost, yarasına merhem olandır. Dost, ellerinden tutup ona güç verendir. Dost, ona Allah’ı hatırlatandır. Dost önemlidir çünkü bütün bunlara karşın tersi etkisi de olabilir. İnsan farkında olmadan kendisine şeytanı da dost edinebilir. O zaman da dost insanı bataklığa sürükleyendir, kurumuş boğazına zakkum sunandır, ellerini itendir, yorulduğunda alnındaki terlere aldırmayandır, yarasını daha da kanatandır. Allah korusun bir ömrü heba edebilecek olandır.
İşte tam da bu nedenle Peygamberimiz “Kişi, dostunun dininde bulunur” demiştir. Dost, aynadır demiştik. Kişi, meşrebine uygun olanı dost edinir kendine. Ya meşrebine uydurur ya da dostunun meşrebine uyar. Amma etkileşim olacaktır, kaçınılmazdır. İşte tam da bu nedenle Hz. Ali “Kişinin yakını, dininin delilidir” demiştir. Dost, aynadır ya sonuçta. Ya yaradır ya merhem. Tam da bundan dolayı Hz. Seyyid Ahmede’r Rufai “İnsan halinin defteri, dostlarıdır” demiştir. Hep söylediğimiz, özlemini çektiğimiz, dava bellediğimiz Anadolu irfanı da, atalar sözleri de referans alarak kendisine Peygamber’i, ashabı “Yiğit, yareninden bellidir” demiştir.
Dost deyince akla sadece arkadaş gelmesin. Dost, eştir de aynı zamanda. Zaten dilimize Farsçadan geçmiştir. Yaren, sevgili, seven, yar anlamlarına gelir. “Al ömrümü koy ömrünün üstüne” cümlesinin kurulduğu topraklarda, elbette ki “sensiz dünya malı neylerim dostum” cümlesinin kurulması da kaçınılmazdır.
Aynı yastığa baş koyduğun yar, dost değil de nedir? Beraber aç kaldığın kişidir dost/yar. Seni cennete ya da cehenneme götürecek yoldaşındır. Sana ya Allah’ı hatırlatacaktır ya da İblis’i. Ortası yok. Ferahlık için de şarttır, elem için de. Hz. Ahmede’r Rufai bu yüzden “aynı cinsten olmayanın dostluğu kişinin ruhuna acı bir azaptır” demiştir.
Mevlana, Şems ile dost olmasaydı Mevlana olabilir miydi? Harun Reşit, Behlül Dana gibi bir dosta sahip olmasaydı Harun Reşit olabilir miydi?
Biz dostluğa o denli önem veririz ki evliyalara, velilere Allah dostu deriz!
Dost kimdir? Allah rahmet eylesin Fethi abi (Gemuhluoğlu) ile bitirelim: “Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağında yatar. Dost ol kişidir ki, Yâr-ı Gâr’dır. Kucağındaki mübârek emânet, uyumayan uyanıklık içinde uyur görünmektedir. Oradan Ebû-Bekr’i yılan sokar. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı tıkayandır.”