ABD’de ÜFE ocak ayında beklenenden daha fazla yükseliş gösterince gözler yine FED’e döndü. Faiz artışları hususunda geçen sene yapılan dört adet 75 baz puanlık artışını aralık sonu 50 ve aybaşında 25 puanlık artışlar takip etmişti. Piyasalara umut veren bu frenleme süreci perşembe günü açıklanan yeni veriler kapsamında bozulacağa benziyor.
ÜFE’nin ocak ayında %0,7 artarak hazirandan bu yana yüksek seviyeye ulaşması ve önceki yıla göre ÜFE’nin beklentilerin üzerinde (%5,4) %6 artış göstermesi FED’in yeniden güçlü faiz artışlarına başlaması ihtimalini doğurdu.
Şimdiye kadar artışlarla iyice güçlenen dolar endeksi dün 6 haftalık zirvesi olan 104 puana kadar ulaşmış durumda ve daha da güçleneceğe benziyor. Özellikle de yukarıda ifade ettiğim üzere beklenen ciddi faiz artışları bu güçlenmeyi tüm dünyanın, özellikle de gelişmekte olan ülkelerin zararına olacak şekilde zirveye taşıyabilir ve dolar çok sayıda ekonominin 2023’te kabusu olabilir.
Güçlenme karşısında paralarının değerini korumaya çalışan bölgemizin önemli aktörlerinden Mısır ve Pakistan havlu atıp para birimlerini dolara sabitleme kuralını geçen ay terk ettiler. Mısır’da %30’a yakın ve Pakistan %90 oranında devalüasyon yaşandı. Ukrayna, Nijerya ve Arjantin’de her geçen gün daha şiddetli devalüasyonlara doğru ilerliyor. Dolar güçlendikçe ve FED’in baskısı arttıkça bir yandan borçlanma maliyetleri artarken diğer yandan hâlihazırdaki borçların ödenmesi zorlaşıyor.
IMF raporlarına göre, düşük gelirli ülkelerin %60’ı borçlanma sıkıntısıyla karşı karşıya ve CDS Primi rakamları sürekli yükseliyor.
Perşembe günü açıklama yapan Cleveland Fed Başkanı Loretta Mester ve St. Louis FED Başkanı James Bullard her ne kadar para politikaları hususunda önümüzdeki toplantıda oy vermeyecek olsalar da açıkça 50 baz puanlık bir faiz artışı beklediklerini ifade ettiler.
Faiz artışı için neden gösterilen ÜFE artışının önemli bir bölümü son dönemdeki enerji fiyatlarındaki hareketlilikten kaynaklanıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın açıkladığı üzere Çin’in kapanma politikalarını terk etmesi sonrası dünya tüketimi bu yıl 2 milyon varil/gün artarak günlük ortalama 101,9 milyon varile yükselecek. Bu da enerji fiyatlarına baskı yapacak ciddi bir talep artışı demek oluyor. Enerji fiyatlarının her şeye yansıdığını düşündüğümüzde fiyat artışlarının sadece enerji ürünleriyle kalmayacağını anlamak çok kolay.
Dolayısıyla da ABD’de bir süre daha ÜFE ve TÜFE artışları, ona bağlı olarak da faiz artışları sertleşerek devam edecek gibi duruyor. Faizler yükseldikçe dolar güçlenecek, dolar güçlendikçe başta gelişmemiş ve gelişmekte olan dünya ülkeleri olmak üzere tüm ülkeler hem borçlanma hem de borçlarını ödeme hususunda ciddi sıkıntılar yaşayacak gibi duruyor. Tabi ki bu konsept sadece ekonomik sıkıntıları değil toplumsal ve siyasal çok sayıda problemi de beraberinde getireceğe benziyor.
Sanılmasın ki ABD bu işten zarar görmüyor. En ciddi problemler de bumerang misali, dünyayı sömüren vahşi kapitalizm ve onun kriz üretme makinesi doların kendi evini ateşe vermek üzere, dönüp dolaşıp üretildikleri topraklara dönüyor. ABD 30 trilyon doları aşan borçları yüzünden kendi içinde müthiş bir uçuruma ilerliyor. Dünyanın geri kalanını umursamaksızın sırf kendilerini kurtarmak adına gerçekleştirdikleri faiz artışları da o uçurumu her geçen gün daha da derinleştiriyor.