Diriliş Postası Gazetesi’nin üçüncü yılı münasebetiyle bir araya geldiğimiz güzel bir akşam yaşadık…

Yaklaşık iki yıldır acizane sözün ve kelamın  kıyamına en çok ihtiyaç duyulan bir çağda, Allah bize de Diriliş Postası Gazetesi’nde yazmayı nasip etti…

Gönül fetihlerinin, gönül sözü ile mümkün olacağına, şiirin hüzün yanının eksik olan her şeyi sarsacağına kendine getireceğine inananlardanım…

Ötelere göçen şairlerin, zamane şairlerine pek bir şey bırakmadan gittiği bir dünyada…

Bizim yapmamız gereken, hakikatli bir kalp yangınlığına düştüğümüz an, o eski direnç aşılayan sözlerin bizlerden de dökülmesinin güç olmadığını düşünenlerdenim…

Söz ve kelam yanma işi…

Dertli olmak insan işi, ümmet işi…

Gazetenin heyecanlı yazarlarını, sahiplerini, kalbi kardeş kokan, çocuksu yüreğini samimiyeti ile insanlara aşılayan Erem Şentürk Ağabey’i tanımak, bu yalan dünyanın içinde heybemize biriktirdiğimiz en güzel kazançtı…

Güçten taraf olanların arttığı, dünyevilik hastalığının korkunç boyutlara geldiği, adanmışlık çağının yiğit insanlarının azaldığı bir zamanda…

Hakikati haykıran, taraf olmanın onurunu yaşatan Diriliş Postası, yeni bir ruhun oluşumunda çok büyük bir vazife görevi üstleniyor…

Hakk’ın yanında taraf olmayı, Hilal’in yanında taraf olmayı, mazlumların yanında taraf olmayı seçerek Allah’ın rızasına talip olmanın ne de güzel bir duruş olduğunu ispat ediyor…

Mikrofona davet edilen Diriliş ailesi mensupları hem mutlu hem dertli…

Allah’a hamd olsun ki dertlilerin çokluğu da güzelmiş…

Zira keyfi yerinde olanların galebe çaldığı, hakikati söyleyenlerin vefasızlık ile karşı karşıya kaldığı bir çağın, yetim çocuklarıyız biz diyenlerden oluşan bir gazetemiz var bizim…

Hakk’ı savunan, haklının hakkının gaspına dur diyecek bir ses olan Diriliş Postası, kalbinden konuşanlarla bir neslin ihyası ve inşasına talip oluyor işin hasılasında…

İçtenliği ile bunca insana gelin kalbinizi yazın deme imkânı sunuyor…

Milli ve manevi yürekli dertli gençlere yol oluyor…

Bosna’nın kadim lideri kalbinden konuştuğu sözler ile bağımsızlığa giden yolların açılmasına vesile olmuştur ilkin…

Zaten söz kalpten değilse sirayet edecek kimseyi bulamazsınız…

Hedefe varamazsınız…

Çokça insanın alıp okumadan israf ettiği bir gazete kâğıdı olmak istemediğini söyleyen Erem Ağabey…

Koltuğunun altına alıp üniversitesinde okuyan, anlayan, tartan gencin ihyası derdini taşıyor heyecan ile…

Talip oldukları şeyin o gençler olduğunu vurguluyor…

Ortamda herkes ev sahibi, herkes helal yaşamın ve ölümün talibi…

Kılıçtan keskin kelamın, kalplere tesir edecek gönül sözünün tasalısı…

Riyanın, samimiyetsizliğin, kadir kıymet bilmeyenlerin, adanmış insanların çokça hırpalandığı bu zamanlarda geçecek elbet diyor herkes bir birine…

Mevzu bu dünyaya bahar getirmek için çabalayan sabrımız kıyamete kadar sürer mi?

Mesele iyiliği artırmak için istikametimizden şaşmadan kalabilir miyiz?

Bir mensubu olmak söz kıyamının ve onun hakkını vermek…

Selam ve dua ile kalın efendim…