Teknoloji, hayatı kolaylaştıran bir unsur olarak pek seviliyor. Bu, doğru bir tespit.

Peki bir soru soralım; İnternet ortamlarını, dijital kimlikleri, imkân ve tehditleri doğru okuyabiliyor muyuz? Bireysel pozisyonlarımızdan öte, çocuklarımız için tehlikenin farkında mıyız?

Dünya, çok hızlı bir değişimin içinde.

“Hız çağı” tabiri, içinde bulunduğumuz zamanın ruhunu yansıtıyor.

Değişim çok hızlı ve anne-babalar süreci yorumlamakta aciz ve yalnız kalıyorlar.

Ebeveynler ‘hızlı’ bir reaksiyon almazlarsa bir nesli kaybedebiliriz. Kuşaklar arası zincirin kopmasıysa toplumsal açıdan büyük bir kırılma oluşturur.

Şimdi tarifini yapacağım çocuk ve ergen profili, size yakın geliyor mu ya da hiç gözlemlediniz mi? Merak ettim doğrusu. Soğuk, donuk ve boş bakan, çok konuşmayan, iletişimi en kestirme cümlelerle geçiştiren, odaklanamayan, akrabalarının adını ve konumunu bir türlü hafızasında tutamayan, toplumsal olaylara duyarsız, sosyal hayatın mutlu etmediği ve sadece ekran karşısında yüzü gülen, adeta hipnotize bir çocuk profili…

Yeni nesil çocuk ve ergenlerin pek çoğu ne yazık ki böyle.

Anne-babaları korkutmak ve kaygılandırmak istemem ama sorun tahmin ettiğimizden çok daha büyük.

Mesele çocuğun telefon, tablet ya da bilgisayar başında kaç saat geçirdiğinden öte, o “şeyin” başında iken ne ile karşılaştığı…

Çocuklar çok sofistike ve gizemli varlıklardır. Gizlenmeyi, saklamayı iyi bilirler ve kendi dünyalarını oluşturma becerileri yüksektir. “Ben çocuğuma güvenirim” diyen anne-babaları anlıyorum ama uyanık ve agâh olunmazsa sonra çok ah vah ederler de iş işten geçmiş olur. Bu satırları psikoloji alanında çokça eğitim almış bir uzman, tecrübeli bir anne ve hayatın içinde gözlem yapan bir sosyolog olarak yazıyorum.

ÇOCUKLARIMIZ AV OLMASIN

Çocuklarımız “odalarında” kendi bilgisayarlarında neye maruz kalıyor, hangi dijital kimliklerle tanışıyor, hangi içeriklerle şoke oluyor ve nasıl bir dönüşümün halkası oluyor?

Evet, tahmin ettiğiniz gibi, sorun olan şey; sosyal medya.

Ülkemizde sekiz yaşındaki çocuğun bile Instagram hesabı olabiliyor. Youtube’a girmeyen bebek yok gibi. Facebook, Instagram, Youtube, Twitter vs. mecralarındaki “keşfet” bölümü “büyük tuzak” niteliğinde.

Çocuk ve ergenler, online sosyalleşmede siber zorbalığın mağduru olabilir.

Çocukları sanal kişiliklere dönüştüren ve hayattan kopuk hale getiren şey; maruz kaldıkları +18 şiddet, küfür, cinsellik içerikleri ve sohbet odalarında tanıştıkları savruk tiplerdir. Çocuğunuzun online sohbet odalarında, “Ben sana dijital ebeveyn olabilirim. Ailenle yaşadığın her şeyi bana anlatabilirsin” diyen kötü niyetli yetişkinlerle ve toplum normlarının dışında eğilimleri olan, ahlak dışı yaşantının içindeki yaşıtlarıyla görüşme ihtimali söz konusu.

Gelişim sürecinde olan çocuklarımız, bu gibi muhataplıklara maruz kaldığı an, işte tehlike çanları çalıyor demektir. Bu süreçler, çocuğun ailesinden alması beklenen değerleri, ahlaki normları erozyona uğratır. Bununla birlikte çocuğun akademik başarısı hızla düşüşe geçer.

Anne-babalar lütfen dikkatli olsun. Sınırların olmadığı ve tekinsiz bir alan olan dijital ortamlarda çocuğunuz, sanal dünyada gerçekliği olmayan kişilerle iletişime geçebilir ve bu kişilerin kendi arzu ve dürtülerinin birer parçası haline gelebilirler.

İnternet bağımlılığı kadar internette, pusuda bekleyen kötü niyetli kişilere de kafa yormalıyız.

ÇOCUK VE ERGENLERİN SOSYAL MEDYA HESABI OLMALI MI?

Kesin ve net düşüncem; çocuk ve ergenlerin sosyal medya hesabı olmamalı.

Varsa da ebeveynler tarafından bu hesaplar didik didik incelenmeli.

Bakınız, Batıdaki uygulama ne yönde?

Amerika Birleşik Devletleri'nde 13 yaş altı çocuklara sosyal medyanın yasaklanması için yasa tasarısı hazırlandı. Senato'da, 13 yaşından küçüklere gelecek sosyal medya yasağı için uzlaşıldı. 13 ve 17 yaş arası çocukların sosyal medya kullanabilmesi için de ebeveyn izni gerekecek.

Fransa ise 15 yaşından küçüklerin, sosyal medyada ‘ebeveyn izni’ni zorunlu kıldı.

NE YAPABİLİRİZ?

Çocuklarımız, bilimin geldiği son aşamayı yakalasınlar; bilgiye, çağın koşullarında ulaşsınlar ama online sosyalleşmenin getireceği büyük sorunlardan da korunsunlar.

Peki nasıl korunacaklar, ebeveynlere düşen rol nedir?

Öncelikle ebeveynlerin en az çocukları kadar dijital dünyayı tanımaları, bilgisayar teknolojilerine hakim olmaları ve sosyal medya ortamlarını bilmeleri gerekiyor. Dijital okuryazarlık ve dijital ebeveynlikte mesafe kat etmek; hem çocuklara gereken bilgileri aktarmak için hem de ebeveynlerin tehditlere karşı risk analizini yapabilmelerine ve önlem alabilmelerine yarar sağlayacak.

Anne-babalar çocuklarına diledikleri kişiliği, ahlak yapısını ve hayat görüşünü kazandırmak için mutlaka boş zaman değerlendirme ve çevre oluşturma konularına odaklanmalı.

Çocukları ekran başından kaldıracak daha cazip sosyal ortamlar hazırlamalı, arkadaş çevreleri oluşturmalı, fiziki oyunlara ve spor ortamlarına olanak tanımalıdır.

Unutmayın, çocuklar sütle değil; sevgi ve emekle büyür.