Kurt kapanı misali Bursa deplasmanından üç puanla dönen Fenerbahçe, haftayı kayıpsız kapatarak ligdeki galibiyet serisini dört maça çıkarttı. Aykut Kocaman, yıldız oyunculara dayalı takımdan ziyade oyunun her yönünü takım halinde oynayan bir sistemden yana. Bu felsefe içerisinde Aykut hocam ile hemfikirim. Kadro yapısı, hocanın bu sistemine ziyadesiyle uygun, bakıldığında her maçta farklı isimler oyuna ağırlıklarını koyabiliyor. Bursa maçında Josef, Dirar, Giuliano ve Şener öne çıkan isimler olurken diğerleri de oyundan kopmadan içinde kaldılar.

Skrtel ve Roman çok iyi uyum yakaladılar, Şener ile İsmail için de aynı durum geçerli. Volkan Demirel tekrar eski kalitesi ve havasını buldu. Mehmet Topal ve Josef orta alanda çok zekice işler yapıyorlar, biri top kaparken diğeri takımı ileri iten hamlelerde bulunuyor. Yani futbol zekâlarıyla yeteneklerini harmanlamış iki cevher durumundalar. En çok sevindiğim ise Giuliano’da yanılmamış olmamdır. Bu oyuncunun yapacağı katkılar rakip ceza alanı ve çevresidir. Bu tarz oyunu oynayana serbest golcü ya da gizli forvet derler de, Giuliano’nun gizlediği bir şey yok; adam açık açık atıyor golleri işte.

Takım içinde yardımlaşma, rakipten top kapma üst seviyede; bunlar önemli etkenler. Daha önemlisi skoru bulduğunda koruma içgüdüsüyle geriye yaslanan takım artık yok. Rakip takımı tehlikeli bölgeye sokmayan kolay pozisyon vermeyen bir Fenerbahçe var son dört haftanın görüntüsünde. İlk yarı için ligde geriye kalan Karabük ve Konya maçlarını da rahat geçecektir büyük bir aksilik çıkmazsa eğer. Fenerbahçe puan kayıpları yaşadığı dönemlerde özgüvenlerine vurgu yapılıyordu ki doğruydu da… Artık peş peşe gelen bu seri galibiyetler özgüvenden daha öte bir anlama sahip. Hedefe kilitlenen başarıya ve şampiyonluğa aç bir takım ve artık takımına inanan bir taraftarı var Fenerbahçe’nin.

10 Kasım 1938’de Ata’nın vefatına atfen bir İtalyan profesörün söylemiyle ben de Fenerbahçe adına isim verme gereği duymadan diyorum ki; hepiniz ayağa kalkınız “Büyüğünüz geliyor…’’

Allaha emanet olun…