28 Şubat süreci gibi demokratik, halkçı, hassas bir dönem kötülenerek o dönemin vatansever, demokrat insanları şeytanlaştırılarak algılar ters yüz edildi.
Hâlbuki 28 Şubat sürecinde devlet kademelerinde görev yapan bürokratların, memurların, askerlerin, akademisyenlerin, emniyet mensuplarının, askerî personelin hepsi pırıl pırıl insanlardı.
Yine aynı şekilde gazetecileri, sadece vatandaşa doğru haber ulaştırmak için gayret ediyor; televizyoncuları milletin âlî menfaatlerini korumak için canla başla çalışıyordu.
İş adamları, sadece helal yoldan para kazanma kaygısında olan, hakkı dışında hiçbir talebi olmayan, kendi kesesinden önce devletin hazinesini düşünen, gerekiyorsa zarar etme pahasına devletine iş yapıyor ve para bile talep etmiyordu.
Hele ki yolsuzluk, usulsüzlük, haksız kazanç, devlete uçuk oranlarda faizle para verip bildiğin soygun yapmak, hiçbir bürokratın, siyasetçinin, iş adamının aklından bile geçmeyen şeylerdi.
Devletle vatandaşı el ele, kol kola yürüyordu. Devlet, milletiyle barışıktı; milletin millî manevi değerlerini çok önemsiyor, her vatandaşının dinini en güzel şekilde, sınırlandırılmadan yaşaması için çaba sarf ediyor, hiçbir vatandaşının dinî inançlarından dolayı engellenmesine müsaade etmiyordu.
Ne güzel(!) günlerdi!..
Müslüman gayrimüslimle, örtülü açık olanla, sakallı sakalsız olanla, solcu sağcıyla hiçbir sorun olmadan yaşıyor; kimse kimseyi inancından, etnik kökeninden, ideolojisinden dolayı kötülemiyor, engellemeye kalkmıyordu.
Hele Millî Eğitim okulları ve üniversiteler, tam bir özgürlük merkeziydi. Hiçbir öğrenciye kılığından kıyafetinden dolayı karışılmıyor, kimse engellenmiyor; rektörlerimiz, dekanlarımız, akademisyenlerimiz, sadece bilimle uğraşıyor, ülkenin daha iyiye gitmesi için var güçleriyle çalışıyorlardı.
Tüm bu sebeplerden dolayı milletin dilinde bir şarkı vardı: 28 Şubat bin yıl sürecek!..
Millet, böyle bir huzur ortamının bozulmaması için sürecin bin yıl sürmesini istiyor ve bunun için elinden gelen her fedakârlığı yapıyordu.
Bütün bunların sonucunda da 28 Şubat’ın mimarları olan bürokratların görevde ilelebet kalması için eylem yapıyor, siyasileri sonuna kadar destekliyor ve sonraki seçimlerde ezici bir zaferle iktidara getiriyordu. 28 Şubat’a karşı çıkanları ise sandığa gömüyor ve bir daha ülke yönetiminde söz sahibi olmalarına izin vermiyordu.
Buraya kadar çizilen manzara nasıl?
Böyle olsa da milletimizin enerjisi boşa harcanmış olmasa, devletin hazinesi birilerine peşkeş çekilmiş olmasa, kendi içimizde düşman üretip ülkenin %80’i potansiyel düşman ve suçlu görülmese, asıl düşmanlarla mücadele edilip ülkede birlik, dirlik ve huzur olması sağlansa çok daha güzel olmaz mıydı? Ülkemiz şu anda en az 30-40 yıl daha ileride olmaz mıydı?
Okullarından atılan gencecik kızlar, delikanlılar, ordudan atılan alnı secdeli subaylar ve astsubaylar olmasa, tankların namluları kendi milletine ve hükûmetine dönmese, ülkenin kaynakları iş adamı kılıklı vatan hainlerine peşkeş çekilmese ülkemiz şimdi dünyanın üç beş ekonomisinden biri olmaz mıydı?
O süreci yöneten maşa siyasetçiler yerine kendi iradesiyle hareket eden, ülkesini ve milletini düşünen, kendi milletini düşman görmeyen siyasetçiler yönetse ve Peygamber Ocağı denen askeriyede Peygamberimize layık Mehmetçikler olsaydı millet, devletiyle çok daha barışık olmaz mıydı? Millet, o dönemin siyasetçilerini tarihin çöplüğüne gömüp siyaseti baştan sona yeniden dizayn eder miydi?
28 Şubat sürecini sonlandırıp milletiyle devletini barıştıran başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm kadrolardan Allah razı olsun.
Bu sürecin tohumlarını atan ve kadroları yetiştiren Necmettin Erbakan Hocamıza ise Allah’tan rahmet diliyoruz, mekânı cennet olsun!..
Reis; şimdiye kadar henüz hakları tam olarak iade edilmeyen, mağduriyetleri giderilmeyen insanların haklarının iade edilmesi, mağduriyetlerinin giderilmesi ve maddi manevi tazminatlar ödenmesi için net adımlar atmalıdır!..
Rabbim, bu millete bir daha 28 Şubatlar yaşatmasın!..