Ülkemize, ülkemiz insanına bakıyorum ve çoğu zaman “Ne güzel bir ülkeyiz, ne güzel insanlarımız var, hiçbir ülkede olmadığı kadar zeki insanlara sahibiz.” diyorum ve ülkemin insanlarıyla gurur duyuyorum.

Sonra insanlarımızın önemli bir kısmının ahmaklık derecesine varan saflığını gördükçe insanlarımıza olan güvenim sarsılıyor ve şu beylik cümleyi kurmaktan alamıyorum kendimi: BİZ ADAM OLMAYIZ!..

Son yapılan Adnan Oktar operasyonuna ve sonrasında yaşananlara bakınca yıllardır TV’lerde dansöz oynatan, “İnşallah, Maşallah”tan başka dinî terim kullanmayan bir soytarıya hâlâ Hoca diyen, “Evlatlarım ona feda olsun!..” diyebilen, ona itibar edip peşinden gidebilen aklı evvellerin varlığına şahit olmak, insanın umutlarını tüketiyor!..

FETÖ elebaşı Lanetullah’ın peşinden hiç sorgulamadan gidip ıslık çalsa hüngür hüngür ağlayan yüz binlerin olduğu yerde insan gerçekten bunlar bizim insanımız mı deyip insanımızla ilgili düşüncelerini gözden geçirme ihtiyacı duyuyor. Hele bir de bunca ihanetlere, alçaklıklara, pespayeliklere rağmen hâlâ bu şarlatanın peşinden gidenlerin olduğunu görmek insanı kahrediyor.

Son 20 yılda defalarca milletten para toplayıp her defasında paraları iç etmiş birinin, yeni projelerle(!) milletin karşısına çıkıp üç beş reklamla milleti yine rahat bir şekilde dolandırdığını gördükçe milletimize karşı nasıl bir duygu beslememiz gerektiğini şaşırıyoruz.

Koskoca profesörlerin, hâkimlerin, savcıların, iş adamlarının bir telefonla kandırılıp on binlerce lirayı ilkokul mezunu üç beş çapulcuya teslim ettiğini, sonra da dolandırıldık diye karakola şikâyetçi olduğunu gördükçe ağlasak mı gülsek mi diye kararsız bir şekilde gelgitler yaşıyoruz.

Toplamayı çıkarmayı bilen bir kişinin kâr zarar hesabını yapıp yatırılan parayla vaat edilen kazancın elde edilmesinin imkânsız olacağını düşünmesi beklenen bir yerde, tahsilli binlerce kişinin bir tosuncuğa kaz gibi yolunduğunu görmek, insanımızın ruh hâlini çözümlemekte çaresiz bırakıyor bizi.

“Bu kadar ahmak derecesinde saf, aldatılmaya gönüllü insan nasıl olur?”diye düşününce üç sonuca varıyorum:

Birincisi; inanmaya çok meyyal bir millet olmamız ve özellikle de İslami konularda cahil bırakılmış olmamız hasebiyle din kisvesi altında çabuk kandırılıyoruz. Anlatılanları sorgulayacak kadar bilgi ve birikime sahip olmadığımız için de İslami terminolojiye birazcık hâkim olan biri tarafından rahat kandırılıp kullanılabiliyoruz. (Burada sadece bireyleri suçlamak haksızlık olur, bilinçli olarak milletimizi İslami konularda yıllarca cahil bırakan zihniyeti sorgulamalıyız.)

İkincisi; pek çoğumuzun bir yamuk tarafı, kanunlar önünde suç sayılacak faaliyetleri olduğu için küçük bir tehdide boyun eğip pabuç bırakıyoruz ve kendimizi temize çıkarmak için çok rahat bir şekilde dolandırılıyoruz. (Bu gruptakilere de kanunsuz iş yapmamayı, ahlakın dışına çıkmamayı öneriyorum.)

Üçüncüsü; kısa yoldan köşeyi dönmek, kısa zamanda büyük paralar kazanmak, haram helal demeden ve emek harcamadan yemek gibi zafiyetlerimiz olduğu için atılan her oltaya geliyor, önümüze atılan her yemi havada kapıyoruz. (Bu gruptakilere zerrece acımadığımı da ilave edeyim.)

Velhasılıkelam, hâlimize buradan bakınca durumumuz pek de parlak görünmüyor.