Bize neler oluyor? İçten ve dıştan kuşatma altındayken neden yakın bildiklerimizden, içimizden biri dediklerimizden, kendimizden çok güvendiklerimizden destek göremiyoruz en zor zamanlarımızda? Destek vermeyi bırakın, neden köstek oluyorlar kader birliği etmiş oldukları kadrolara, lidere? Daha düne kadar kardeş bildikleri, aynı davanın savunucusu oldukları kişileri niçin zor durumlarda bırakıyorlar?

Bu yola çıkarken tek gayeleri makam ve mevki elde etmek miydi? Dava arkadaşlığı, kader ortaklığı bakanlık, başkanlık koltuğunda oturulduğu sürece, yönetimde söz sahibi olunduğu müddetçe mi geçerliydi? Bugün aynı makamlarını koruyor olsalar,  yönetimde söz sahibi olsalar belli dengeleri gözeterek mi konuşacaklar ya da konuşmayacaklardı. Yoksa şimdiki gibi yine pervasız açıklamalar yapacaklar mıydı?

Sözün şehveti, bir siyasetçiyi bu kadar mı etkisi altına alıyor? Siyasetin içinde bulunan biri için gündemde olmamayı kabullenmek bu kadar mı zor? Görünmek, bilinmek ve gündemde kalmak, olmazsa olmaz mıdır eski siyasetçiler için?

Biz hep sizi dinlemek zorunda mıyız? Neden kendinizi bu kadar konuşmak zorunda hissediyorsunuz? Doğruları bilen tek kişi sizler misiniz? Siz yalancılığı, ikiyüzlülüğü, çıkarcılığı, din/diyanet/mukaddesat/Müslüman/millet/ düşmanlığı tescillenmiş medyaya çıkıp dava arkadaşlarınızın kirli çamaşırlarını(!) ortaya dökmeseniz, bizi aydınlatmasanız(!) biz hiçbir şey bilmiyor muyuz? Siz doğrusunuz, sizin dışınızda kalan ama düne kadar kader birliği ettiğiniz kadrolar ve lider yanlış mı?

Haydi konuşuyorsunuz!.. Neyi, nerede, ne zaman konuştuğunuzu ve bu konuştuklarınızın kimler tarafından, nasıl kullanılacağını bil/e/miyor musunuz? Televizyonlarına, gazetelerine çıktığınız grup, şu anda aleyhine konuştuğunuz kişilerden daha mı yakın size? Onların doğru ve yanlışlarını tarttığınızda, samimiyetlerini ölçtüğünüzde dava arkadaşlarınızdan daha mı ağır basıyor?

Vefa duygusu, siyaset için geçerli değil mi? “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” sözünü diline pelesenk etmiş siyasetçiler için yıllarca kader birliği etmenin, beraber ağlayıp beraber gülmenin, kırk yıl aynı menzile yol almanın hiç mi hatırı olmuyor?

Gerçekten yanlış mı tanımışsınız 28 Şubat sürecinde anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getiren Din-i İslam ve Ümmet-i Muhammed düşmanlarını? Buldukları her fırsatta ülke, millet, ümmet aleyhine kampanya yapmaktan ve bizim için kutsal olan her şeye saldırmaktan hiçbir zaman geri durmayan bu grup değişti de bizim mi haberimiz olmadı? Neden malzeme olursunuz, neden malzeme verirsiniz onlara?

Yoksa siz mi değiştiniz? Kalmadı mı bizim var olduğunu düşündüğümüz hassasiyetleriniz? Biz sizi gerçekten yanlış mı tanımışız?

Erbakan Hocamızın bize emanetiydiniz sizler? Hiçbir makam ve mevki, hiçbir fitne, hiçbir siyasi ikbal beklentisi, kısacası hiçbir dünyalık sizin birbirinizin aleyhine olacak söylem ve eylem içinde bulunacağınıza inandıramazdı bizi!.. Ne olur bizi daha fazla hayal kırıklığına uğratmayın!..