Şırnak’ta, Ayvalık Karakolu’na düzenlenen saldırıda şehit düşen Jandarma Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenaze merasiminde hayli ilginç bir hadise yaşandı.

Kendisi de bir asker olan şehidin ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan, önce “Ben bunların önünde bu namazı kıldırmam. Ben şehidin abisiyim. Ben cenazemi buradan götürüyorum. Ben bu çapulcuların önünde cenaze namazı kıldırmam” diyerek cenaze namazını sabote etti, sonra da “Bu da vatan evladı. 32 yaşında, daha vatanına sevdiklerine doyamadı. Bunun katili kim? Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonuna kadar savaş istiyor” şeklinde tuhaf bir tepki göstererek Cumhurbaşkanı’na “katil” diyecek kadar ileri gitti.

Başkasının acısı üzerinden konuşmak yahut yazmak kolay değildir, elbet bilirim.

Ailenin her ferdinin ciğerinin yandığı bir vasatta, bazı taşkınlıkları mazur görmek gerektiğini de bilirim…

Eyvallah ama buradaki durum, anlayışla karşılanabilecek bir taşkınlığın veya yüreği yanan bir ağabeyin tepkisinin çok ötesinde bir muhtevaya sahip.

Meseleye bir bütün olarak bakıldığında, Yarbay Mehmet Alkan’ın bu tepkisinin birçok açıdan ilginçlikler taşıdığı açıkça görülecektir.

Öncelikle, söylediklerinin, başta sosyal medya olmak üzere birçok yayım organında HDP/PKK taraftarlarınca adeta bir slogan gibi kullanılması bir hayli tuhaf olsa gerek…

Ortak düşmana (Tayyip Erdoğan), yönelik sözlü bir saldırıyı, maktulün tarafında bulunanlar ile saldırgan katillerin aynı iştiyakla sahiplenmesi, hadiseyi oldukça girift bir hale getiriyor doğrusu.

Bir askerin, kendisini ve kendisi gibi işi savaşmak ve terörle mücadele etmek olan askerleri hedef alan güruha, “hem öldür, hem propaganda yap!” demekten başka hiçbir şey olmayan tavrıyla, altın tepsi içerisinde argüman sunmasına ne demeli?

Sahi, işi “askerlik” olan bir kimsenin, vazifesinden şikâyet ettiği nerede görülmüş?

Hele, Çözüm Süreci ve terörle mücadele kararlılığına yönelik suçlamaları, açık söylemek gerekirse ilginçten de öteydi.

“Kendi işinin gereğini böylesine fütursuzca yadsıyan birinin, siyasi mesaj vermesinden daha tabii ne olabilir ki?” mi diyorsunuz?

Haklı olabilirsiniz belki ama bu pervasızlığı izah edebilecek hiçbir şey yoktur.

Meselenin daha da enteresan olan tarafı nedir biliyor musunuz?

Karşı tarafta bulunan herkes, Yarbay’ın bu protestosunu yüceltmekle kalmadı, “haddinizi bilin!” ünlemesiyle de, bu tarzı eleştirenleri adeta topa tuttular.

Tam bir “yavuz hırsız” vakası.

Katiller, kendilerine koşulsuz destek veren ve hain tanımlamasından başka hiçbir sıfatla nitelendiremeyeceğimiz işbirlikçilerle el ele verip Yarbay’ın bu tepkisinin üzerine mal bulmuş mağribi gibi atladılar ve bu ortak argüman üzerinden terör cinayetlerini el birlik olup meşrulaştırdılar!

Evet, ne yazık ki, Yarbay, kendi öz kardeşinin katilleriyle aynı safta yer aldı.

Hem de omuzlarında taşıdığı apoletleriyle ve asker sıfatıyla!…

Orduda böyle düşünen asker sayısı, sanılandan çok daha fazlaysa eğer, vay halimize…

Bu tiplerin, yarın Türkiye’ye kast edecek herhangi bir ülkeyle savaşa girildiğinde de benzer bir tepki vereceğini tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek…

Asıl o zaman yandığımız gündür.