Ülke olarak kanayan yaramız eğitim sistemimiz. 17 milyon öğrenci, 1 milyon öğretmen: “2017-2018 Eğitim Ve Öğretim Yılı’nda resmi ve özel 10 bin 482 okul öncesi, 25 bin 308 ilkokul, 18 bin 643 ortaokul ve 11 bin 360 lise olmak üzere toplam 65 bin 793 okulumuzla eğitim ve öğretim faaliyetlerimize devam ediyoruz. Bu okullarımızda, 1 milyon 61 bin 989 öğretmen ile toplam 17 milyon 508 bin 955 öğrencimize eğitim vermekteyiz.” Eğitimin etkilemediği bir aile bile yok. Dolaylıda olsa müthiş bir çarpan etkisi var eğitimin. Bu alanda yaşanacak mutluluk tüm kesimleri mutlu edecektir.
Her yıl olduğu gibi yine öğrenciler fen liselerine ve sosyal bilimler liselerine akın etti. Anadolu liseleri, Anadolu imam hatipler liseleri ile Anadolu meslek liseleri boş kaldı. Tercih edilmedi.
Bizim ölçemediğimiz ve değerlendirmediğimiz okulları veliler ve öğrenciler o kadar güzel değerlendiriyor ki, herkese hakkını bil fiil veriyor. Maalesef bu ölçüm sonuçlarını eğitim ve öğretinin başında olan yöneticiler nasıl görmüyor/ göremiyor? Hal böyle olunca servisle de olsa evinin en yakınındaki okul değilde uzak okullar tercih ediliyor. O kadar zahmet ve külfet göze alınıyor. Zaman kaybı oluyor. Maddi kayıp oluyor. Trafik bir başka çileye dönüyor. Yorgunluk da bonusu. Tercih edilen okullarda yığılma olurken diğer okullar atıl kalıyor. Milli servet heba oluyor.
Liselere yerleşmek bir dert üniversiteler yerleşmek başka bir dert. Alanda karşılığı olmayan birçok bölüm var. Anadolu’nun en ucra yerlerine bile açılmış bölümler var. Alan taraması yapmadan, arz talep ilişkisi kurulmadan açılan bölümler acaba öğretim görevlilerine istihdam kazandırmak, onlara ek ders ücreti vermek için mi açılıyor? Ben başka bir izah bulamıyorum. Hem açılan bu bölümlerde yeterince öğretim görevlisi bulmakta zor. Birilerinin egolarımı tatmin ediliyor demekten kendimi alamıyorum.
Lise öğrencilerinin yeterlilikleri ile ilgili bir araştırma yapıyorum. Her yıl bir önceki yılı aratacak şekilde seviye gittikçe düşüyor. Bunun birçok sebebi mutlaka vardır. Eğitimin değişkenleri çok ve kontrol altına almak oldukça zor. Bunu da biliyorum. Ama yine de yapılacak bir şeyler mutlaka var. Okul idarecileri ne iş yapıyor ve çıkan sonuçlardan nasıl bir çıkarım yaparak gelecek yılı planlıyor çok merak ediyorum. Bunu dert eden bir idareci kadrosu kaldı mı( iyileri tenzih ederim) çok merak ediyorum. İdarecilerin performansları nasıl ölçülüyor/ ya da neden ölçül/e/miyor. Olan hepimize oluyor ve gemi su almaya devam ediyor.
Lise öğrencilerde temel olan ilkokul dördüncü ve beşinci sınıf müfredat programlarını dahi bilmediklerini içim kan ağlayarak görüyorum. Bunu yetkililer görmüyor mu? Temelsiz bir bina nasıl inşa edilir. Fizik, kimya, biyoloji ve matematik ortalamaları yerlerde sürünüyor.
Araştırma yaptığım kurumda binanın boyasını yapan bir boyacı ile konuşuyorum. Amele olarak günlük işlerde çalıyor. Büyük kızını bin bir güçlükle okutmuş. Hazırlık sınıfı ile tam beş yıl dile kolay. Sabit bir geliri olamayan babanın bu süreyi nasıl atlattığını ancak o bilir.
Almanca dil edebiyat mezunu. Bir yıl vekil öğretmenlik yapmış. Üniversitelerde verilen dil eğitimi malum, herkes görüyor ve biliyor üniversite yönetimleri hariç. Derken bir iş bulamıyor. Ve şimdi çiğ köfte dükkânı açmış. Çiğ köfte satıyor.
Baba bana soruyor: “Hocam madem beş yılın sonunda çiğ köfte satacaktı benim kızım, ben ne diye beş yıl bin bir zorlukla okuttum. Bir sürü masraf ettim. Ben yıprandım, kızım yıprandı. Ailem her şeyden fedakârlık yaptı. Geçen yıllarımıza yazık değil mi? Ben beş yılda harcadığımla daha iyi bir dükkân açar, hayata beş yıl önce başlamaz mıydı?”
Daha neler neler? Ben cevap veremedim. Üniversite rektörleri sağa sola bölüm açarken lütfen bu babaların feryatlarına kulaklarınızı kapamayın. Alandan uzak olduğunuzu biliyoruz, vicdanınıza sesleniyorum popülist yaklaşımları lütfen bırakın. Bu ailelerin feryadı bir gün bütün ülkeyi yakar, sizlerde sırça köşklerinizde bundan nasibinizi alırsınız.