Geçen yıl son haftalara kadar şampiyonluk umudunu yitirmeyen Biliç’in çalıştırdığı Beşiktaş, şampiyonluğu Galatasaray’a kaptırarak büyük hüsrana uğramıştı.
2015-2016 sezonuna Şenol Güneş hocayla giren Beşiktaş bu yıl da Fenerbahçe’yle kıran kırana şampiyonluk mücadelesi verdi ve liglerin bitimine bir hafta kala şampiyonluğunu ilan etti. Ne diyelim, hayırlı olsun.
Fenerbahçe ise son iki yıldır istediği şampiyonluk kupasına ulaşamıyor. Galatasaray ve Trabzonspor içinse bu sezon kelimenin tam anlamıyla fiyasko sezonu oldu. Sonuç olarak ligin dört büyükleri dediğimiz takımlardan biri mutlu sona ulaşıyor. Diğer üçüne ise teselli ikramiyeleri kalıyor.
Şimdi isterseniz her sezona şampiyonluk iddiasıyla giren, her sezon flaş transferler yapan, onlarca futbolcu alıp, daha önce aldıklarını elden çıkarmak için diğer kulüplere adeta yalvaran, birçoğu da kulüp bulamadığı için elinde kaldığı için U20 takımlarında oynatmak zorunda kalan dört büyük kulübümüzün mali durumlarını inceleyelim.
Şampiyon Beşiktaş’ın borcu yeni açıklandı: Tam 1.3 milyar (1 katrilyon 300 trilyon, eski parayla).
Lig ikincisi Fenerbahçe’nin borcu: 255 milyon (255 trilyon eski parayla).
Galatasaray’ın borcu: 970 milyon (970 trilyon eski parayla).
Trabzonspor’un borcu: 417 milyon (417 trilyon eski parayla).
Her sene şampiyonluğa oynayan dört büyük kulübün borcunu topladığınızda yaklaşık 4 katrilyon borç ediyor. Ben şöyle kabaca hesap ettim, asgari ücret üzerinden 2 milyon 500 bin kişinin aylık maaşına tekabül ediyor.
Peki bunun karşılığında bu kulüplerin ülkeye, devlete girdisi ne? Kazandırdığı katma değer ne?
Ülke tanıtımına katkısı ne? Ülke ekonomisine katkısı ne? İşsizliğe, istihdama, kalkınmaya katkısı ne?
Benim bildiğim, futbolda en son başarımız Galatasaray’ın 2000’deki UEFA Şampiyonluğu. Milli takımımızın dünya ve Avrupa üçüncülüğü.
Bunun dışında kendimize çalıp kendimize oynuyoruz ama bunun için yabancı hoca ve futbolcu transferinde harcanan milyon dolarlar ve avroların haddi hesabı yok. Futbolda jübile yapmaya hazırlanan, yolun sonuna gelmiş futbolcular hiçbir yerde göremeyecekleri rakamlarla, beş kuruş da vergi vermeden transfer ediliyorlar. Oynasalar da oynamasalar da paralarını alıyorlar, alamazlarsa da alacaklı oldukları kulüplere transfer yasağı getirtip bir kulübün "istikbaliyle" oynuyorlar. Bugün Süper Lig’de ve 1. Lig’de bir çok kulüp borçlarını ödeyemez halde ve bu yüzden transfer yasağı almış durumdalar. Yeni transfer yapamadıkları için de Süper Lig’den 3. Lig’e düşen, hatta amatör liglerde mücadele eden takımlar var.
Evet, bu sene Beşiktaş şampiyon oldu. Ama Eskişehirspor, Mersin İdmanyurdu, Sivasspor düştü. Şampiyonluk ise Beşiktaş’ın borçlarına ne kadar merhem olur bilinmez ama düşen takımlar yandı ki ne yandı. Gelirleri en az 10’da 1 azaldı. Dünya kadar borçlar ve çok sayıda yabancı, yerli ellerinde patladı. Ne o futbolcuları ellerinde tutup o borçları ödeyebilirler ne de yeni transfer yapabilirler.
Daha önce de yazdım, Türk futbolu neresinden tutsan dökülüyor diye. Ve maalesef bu sorunlar çığ gibi büyüyor ve çözülmüyor. Sadece bir takım şampiyon oluyor, birkaç gün sevinç, kutlama… Ondan sonra onlarda bile ne sorunlar çıkıyor.
Türk futbolunun çözümü tamamen profesyonelleşmeden, kurumsallaşmadan geçiyor. Yoksa birkaç turluk Avrupa, ondan sonra yine kendin çal kendin oyna.