Geçen akşam Yenibosna taraflarında yürüyorum. Etraf çok kalabalık. Caddelerde, duraklarda derin bir insan yoğunluğu… Herkes bir telaş içinde toplu taşıma araçlarına yöneliyordu. Kimi metrobüse kimi otobüse kimi minibüse… Yenibosna, o saatlerde çok yoğundu.
Acelem pek yok. O yüzden aheste aheste yürüyorum otobüs durağına. Yürürken de insanları inceliyorum. İnsanların yüzleri asık, kaşları çatık, bir düşünce hâlindeler. Sanki kimse kimseyi görmüyor gibiydi. Herkes birbirine nedense düşman gibi, hafif dokunsa patlayacak bir haldeydi. Bu iç karartıcı tabloyu bozmak adına karşımdan gelen ve hemcinsim olan birkaç kişiye gülümsedim. Birkaçına da kafa salladım. Bazıları tepki vermeyip selamımı görmemiş gibi davranmayı tercih etti. Bazıları şaşkın ve ifadesiz şekilde kafasını salladı. Birkaçı bana deli gözüyle baktı. Hatta bazıları o kadar kızgın bir ifadeyle baktı ki gerçekten kavga çıkacak sandım.
İnsanlar birbirlerinden o kadar uzaklaşmışlar ki bir selama dahi ilginç tepkiler verdiler!
Hâlbuki sanatçılar, siyasetçiler, televizyon programcıları, sunucular, gazeteciler kısacası ünlüler; 2016 için sürekli barış dileyip durdular. Barış istiyoruz! Evet, herkes barış istiyor. Lakin sevgi olmadan barış olur mu? İnsanlar, birbirlerini sevmeden barış ortamında yaşayabilirler mi? Birbirlerine güvenmeden, birbirlerini anlamadan, birbirlerini “görmeden”? En basitinden selam almaktan bile aciz insanlar, barışa nasıl kavuşurlar…
Ben size barışın şifresini vereyim mi?
Efendimiz (sav) buyuruyor: “Ben size yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi: Aranızda selamı yayınız.”
Barışın yolu selamdan geçiyor.
“Esselamu Aleyküm” !
Yani “Ben Müslümanım, benden sana zarar gelmez. Barış, huzur ve esenliğin sizin üzerinizde olmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim…”
Selam, muhabbeti oluşturuyor. Selam, güven yayıyor. Selam, karşınızdakine ‘ben buradayım’ mesajı veriyor. Selam, birlik ve beraberliği kuvvetlendiriyor, insanları birbirine kenetlendiriyor.
Allah, bizleri selamsız bırakmasın inşaallah.
Selam ve duayla.