Aklıma gelen bazı sanatçı babalar ve evlatlarını yazdım. Bunlar dışında çok fazla örnek var etrafımızda. Babası hayatta olanlara sağlık sıhhat, vefat edenlere rahmet diliyorum.
“Koştururken ardından o uçmaktaki devin,Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.”
Dün babalar günüydü.
Biraz bildiklerinizi size hatırlatmak ve babalarla olan usta çırak ilişkisinin ne kadar önemli olduğundan bahsetmek istedim. Bunun içinde yazıya bu ülkenin yetiştirdiği en yetenekli şairlerden Can Yücel’in ‘Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim’ şiirinin son kısmıyla başladım. Bu şiir benim için de pek mühimdir. Eskişehir’de düzenlenen liseler arası şiir okuma yarışmasında birinci olmama vesile olan şiirdir kendileri. Şiir, görmüş olduğum en tiyatral şiirlerin başında gelir. Öyle ki betimlemelerinin içerisinde kaybolursunuz. Can Yücel eski Milli Eğitim Bakanlarımızdan Hasan Ali Yücel’in oğludur. Şiirin Hasan Ali Yücel’in maarif müfettişi olduğu dönemde yazıldığını anlıyoruz. Can’ın babasına olan özlemini ve sevgisini anlıyoruz ve işlerinden dolayı çocuklarından ayrılmak zorunda olan babaların durumunu hissediyoruz. Hasan Ali Yücel’in çeviri serilerini ve Türk diline olan bakışını düşünecek olursak Can Yücel’in hem babası hem de ustasıdır diyebiliriz.
5 Yıl önce Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’ndaydık. Usta tiyatrocu Nejat Uygur’un doğumunun 88. Yılında Marko Paşa müzikalini izlemiştik. Anlamlı bir anmaydı. Nejat Uygur’un yıllarca sahnelediği müzikali oğulları; oğulları Süheyl ve Behzat Uygur ile eşi Nejla Uygur sahnelemişti. Babanın mirasına böyle sahip çıkıp doğduğu günü anlamlı kılmak çok etkileyiciydi.
Sinan Çetin’in yönettiği 1999 yapımı Propaganda filmi benim için çok özeldi. Sınırların aramıza değil kalbimize çekildiğini çok farklı bir dille anlatan, tekrar tekrar izlenilmesi gereken bir film. Tüm özel taraflarının yanında Türk sinemasının usta sanatçısı Kemal Sunal’ın oynadığı son filmdir. Propaganda, Kemal Sunal’ın son filmi olmasının yanında oğlu Ali Sunal ile oynadığı tek filmdir. Verdiği güzel hislerin yanında buruk bir acıdır Propaganda.
Birkaç yıl önce Yakaza Tiyatrosu’nun Sıra Dışı Martı adlı oyununu izledim. İnsanın ağzında bir tat kalır ama onun neye dair olduğunu tam anlamıyla söyleyemez. Oyunu izlerken tam böyle bir tat kaldı ağzımda. İnsanın hayatın kıyısında kendisiyle olan yolculuğunu konu alan oyun beni içsel bir âleme götürdü. Oyunu izledikten sonra oyunu Hale Canat Cürgül’ün yazdığını öğrenince tam anlamıyla oyundan nasıl bir lezzet aldığımı anladım. Usta tiyatro sanatçısı Hasan Nail Canat milli ve manevi değerlere verdiği önemin yanında bireyin benliğini de dedektif edasıyla okurdu. Hasan Nail Canat ustanın kızı kaleme aldığı Sıra Dışı Martı oyununda adeta ustadan nasıl ilham alınıp yeni bir üretim yapılacağını anlatmış.
Aklıma gelen bazı sanatçı babalar ve evlatlarını yazdım. Bunlar dışında çok fazla örnek var etrafımızda. Babası hayatta olanlara sağlık sıhhat, vefat edenlere rahmet diliyorum.
Sanatçı olmayıp tüm tecrübesini ve ahlakını miras bırakan milyonlarca babamız var.
Onlar bizim ustamız.
Ustalarımızın mirasına sahip çıkmalı. Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi:
“Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!”