Gaziantepli Gazeteci Erol Maraş’la mülâkat

TAKDİM

Gaziantep’i pek severim. Anteplileri ve yemeklerini. Türküsü çok güzel, kültürü çok güzel, yemekleri çok güzel. Antep üzerine konuşmak apayrı bir zevk. Hele onu yemek eşliğinde yapıyorsanız, hele onu Erol Maraş gibi aşkla konuşan bir adamla yapıyorsanız… Erol Maraş, gazeteci. Yüzyıllardır Gaziantep’te nefes alıp veriyor. Antep’i ve dünyayı aşkla anlatıyor. Türkiye’yi aşkla seviyor. Buyrun efendim muhabbet sofrasına…

Umutlu ve dirençli bir ülke Türkiye.Allah birliğimizi dirliğimizi, yemek tadımızı, imanımızı,Türkiyesevdamızıazaltmasın.Antepli yemek için yaşar; öğlen sofrada “yarabbi şükür” deyip doymadan akşam ne yiyeceğini düşünür.Yemek yemek, bir kültür olmanın ötesinde bir sosyal dayanışmanın, bir birlikteliğin işareti.Beyran kaynatılırken kefinin iyi alınması lazımdır. Kef alındıktan sonra et elle didiklenir,az pişirilmiş tamamenyumuşamamışpirinçlekaynatılır, biberle, salçalı suyla, öyle servis yapılır.Bayat para ile yatmayız, hafta sonu parayı tüketiriz parayı.Zalimler ümide inanmazlar. Çünkü Allah’a inanmazlar onlar.

Erol Abi sizinle Gaziantep’in abc’sini, hikâyesini, uzun çarşısını konuşmak istiyorum aslında. Ama şunu söyleyeyim, üç gündür buradayım, içim dışım kebap oldu baklava oldu. Nedir Antep’in yemek aşkı?

Dünyanın her yerinde insanlar yaşamak için yemek yer, ama Gaziantep’te durum farklı. Antepli yemek için yaşar. Gaziantepli öğlen sofrada “yarabbi şükür” deyip doymadan akşam ne yiyeceğini düşünür. Akşam bismillah deyip yemeğe başladığı an hanıma der ki “ya hanım yarın ne yiyelim…” Ya da “arkadaşlar yarına ne yiyelim…”Antep’in zengini fakiri… Her kesime hitap eden yemek çeşidi var. Burda öyle çok asortik sosyetik tarifeler yoktur. Son yıllarda ortaya çıkan markalar restoranlar bu işi fahiş hale getirmiştir ama fakir fukaranın garip gurabanın doyabileceği fiyatlarla yemek yapmak, yemek yemek çok mümkün. Bu bir kültürdür bizim için.

Ben de o kültürü, daha doğrusu aşka anlattığınız o “şey”i anlamaya çalışıyorum…

Şimdi Allahu Teala insanlara meziyetler vermiş. Bu insanlar yiyecek içecek barınacak, ihtiyaçlarını giderecek. Antepli de tarihin evveliyatından beri kahramandır, gazidir, keyifçidir, dirençlidir, yaşamayı sever, hatta Antepli bir hafta çalışır, bir günde yer. Biz o ekolden geliyoruz. Yani bayat para ile yatmaz, hafta sonu parayı tüketir, Pazartesi yeniden çalışmaya devam eder. Tamamen yemek için yaşar.

Sizin ekol ilginç. Bir yaş grubu var mı o ekolün?

Yaşı 40’ın 50’nin üzerinde olanlar bu kültürden gelmişlerdir. Çünkü biz zerdali çekirdeği yiyerek Fransıza karşı savaşmış bir nesilden geliyoruz. Biz kıtlık yokluk günlerini görmüşüz. Bizim atalarımız dedelerimiz demiş ki madem biz bu kıtlığı gördük, Allah da bu nimetleri verdi, fakirlikten öleceğimize, yemeyerek öleceğimize yiyelim ölelim demişler. Antepli sazla, sözle, eğlenceyle, eşiyle dostuyla, konu komşusuyla bu yemeği yer. Bu bir kültürdür. Antep’e dışarıdan gelenler eyvallah başımızın üstünde yeri var kendi kültürlerini getiriyorlar ama öz Antepliler biraz da keyif ehli olanlar bir hafta çalışır, bir gün yerler eşiyle dostuyla.

Bir Antepliyi nasıl tanırız?

Yer içer keyfeder, çalışır, ibadet eder. Antep’i ve Türkiye’yi sever. Kahkenin üçü Antebin içi…

Yemek insanların kişiliğini, arkadaşlık ilişkilerini nasıl etkiliyor, bir tespitiniz var mı?

Yemek olmasa insanlar bir araya gelemez, yemek olmasa insanlar hoş sohbette bulunamaz, yemek olmasa insanlar birbirleriyle hemhal olamaz. Şimdi bu apartmanlaşma, gettolaşma, göç nedeniyle bu kültür zarar görse bile bizim geldiğimiz kültür kuşağı şöyle bakar mevzuya. Benim annem bana çocukken bir iki tabak yemek verirdi. Komşularımıza. Onlar da bize getirirdi. Bu komşuların statüsünün de kontrolüydü. Yani yemek yemek bir kültür olmanın ötesinde bir sosyal dayanışmanın daişareti, birlikteliğin işareti. Antep’te düğünün yemeği vardır, cenazenin yemeği vardır, sünnetin yemeği vardır, yeni doğmuş çocuğun yemeği vardır.

Yeni doğmuş bebekle başlasak…

İlk günden itibaren yapılmaya başlar yemeği. Tatlısı dağıtılır. Dişi çıktığı zaman diş hediği yapılır. Çocuk ilk adımını atıp da yere sağlam basmaya başladığında yine yemek yapılır. Mevlit okutulur çocuğa yemek yapılır, dağıtılır. Cenazeye hakeza.

Cenaze yemeği nasıldır?

Konu komşu cenaze sahibinin elini sıcaktan soğuğa değirmez. Zor zamanlarda ona destek olunur. Yemeği çayı kahveyi konu komşu dağıtır. Cenazede bir araya gelinir, ölünün iyiliğinden faziletinden söz edilir, ölümün güzelliği hatırlanır, duayla yemekle.

En havalı yemeğiniz hangisi?

Antepli en güzel yemeği Pazar günü yer. Pazar günü çoluk çocuk eş dost hısım akraba bir araya gelinir. Üç çeşit beş çeşit yemeğin yapıldığı zaman Pazar günüdür. Her mevsimin kendine göre yemeği vardır ayrıca. Yaz aylarında baş yemek, ana yemek patlıcan kebabıdır. Çocuklar için kıyma kebabı yapılır. İhtiyarlar varsa onlar için domates ezmeli kebap yapılır. Öğlen bir araya gelindiğinde kuru köfte veya çiğ köfte yapılır. Eğer sabahtan bir araya gelinmişse simit aşı pişirilir, kelle paça pişirilir. Dolma yapılır, Antep peyniriyle dürümler yapılır.

Aman Allah’ım…

Evet ne kadar şükretsek az. Beyranın şükrüne kelimeler yetmez.

Beyran nasıl bir şey; yenilir mi içilir mi?

Yenilir, içilir, şükredilir. Gaziantep dışında yaşayanlar Beyran deyince Siirt’in, Bitlis’in Büryanıyla karıştırıyorlar. Bu aslında dışarıda yaşayanların bilebileceği tarzda bir çorba çeşididir. Ama sırt etiyle veya incik etiyle yapılır. Et çok şahane kaynatılır. Herkes evinde yapabilir ayrıca. Beyran kaynatılırken kefinin iyi alınması lazımdır. Kef alındıktan sonra et elle didiklenir, az pişirilmiş tamamen yumuşamamış pirinçle kaynatılır, biberle, salçalı suyla, öyle servis yapılır. Beyran bizim kültürümüzde sabah saat 10’a kadar yenen yemektir. Son yıllarda artık 24 saat beyran yeniliyor ama ben 24 saat beyran yiyenler grubunda değilim. Ben beyranı sabah erken yiyenlerdenim.

Bir de katmer var…

Antep dışında yapılanların sadece adı katmer. Yediğiniz o şeye katmer demeyin, yanılmayın. Burada bakın tadına, burada şükredin. Neyin için şükrettiğinizi de bilirsiniz o zaman. Antep’teki katmer Apolla 13 gibi adamı uzaya fırlatır. Gelinler damatlar yer katmeri. Katmerin özü elle çok ince açılmış yufka, arasına Antep fıstığı, toz şekerin ve sade yağın ekelenmesiyle yapılır. Antep’te kaymak da konur ayrıca katmere. Çıtır çıtırdır.

Yemeği öyle aşkla anlatıyorsunuz ki… Dünyayı ahireti, hayatı, şarkıyı, sporu da aşkla mı anlatırsınız?

Her şeyi aşkla anlatmak lazım. Anlatmak yetmez elbet. Aşkla yaşanır her şey. Yoksa farkına varmazsınız yaptığınız şeyin. Kurudur her şey o zaman. Kupkuru. Yoksa boşa yaşarsın. Yapacaksan adam gibi yapacaksın işi ve aşı. Yapmayacaksan hiçbir işin gereği yok. Yemeği iştahla yiyeceksin, gören peh diyecek, maşallah diyecek. Oyun oynuyorsan öyle yapacaksın. Talebeysen, okula gidiyorsan sınıfın birincisi olacaksın. Ne iş yapıyorsan aslan gibi yapacaksın. Aslanlar gibi. Yoksa niye yaşıyorsun ki? Üremek, çoğalmak, çoluk cocuğa karışmak, iş güç sahibi olmak ister insanlar. Belli bir yaşa gelmiş de kendi sosyal dengesini kurmuş insanlar için gaye Allah’a kul olmak, Peygambere ümmet olmak, daha ötesinde insan olmak gelir. İnsan olmanın vasıflarından biri de yemek yemektir. Kültürsüz olmaz, incelik olmadan, estetik olmadan olmaz yemek meselesi. Bir de şu var, yemeği iştahla yemezsen, namazı iştahla kılmazsan, işini aşkla, iştahla yapmazsan sen neye yararsın? Camide imam efendiler aşk ile şevk ile bir daha diyorlar ya, ben aynı onun gibi yemeğin iştahla yiyenlerden ve iştahla yenmesini savunanlardanım. Hayatı da aşkla yaşayanlardan olmak lazım.

Bir aşk eksikliği hissediyor musunuz dünyada?

Dünyada zulüm görüyorum ben. Zalimin mazluma zulmü var. Sömürü düzenini sürdürmek isteyenler var, silahla eroinle, modayla… Hiçbirinde aşk yok. Gülen insanların üstüne çullanıyor gâvurlar.

Mazlumlar nasıl çıkacak düzlüğe? Mutluluğa nasıl kavuşacaklar?

Birbirleriyle uğraşmayı bırakacaklar bir kere. Mazlumlar birbirleriyle muhabbet edecekler, zalimleri gözlerine kestirecekler. Ümitsiz olmaz. Ümidi elden bırakmadan yapacaklar mücadelelerini.

Ümitli olmak de zor be üstadım…

Hayır. Kolay. Zalimler ümide inanmazlar. Çünkü Allah’a inanmazlar onlar. Ümit yoksa şeytan vardır. İşte zalimler her zaman şeytanla iş tutuyorlar.

Biz kiminle iş tutacağız?

Şeytanla iş tutulmaz. Kâfirle iş tutulmaz. Zalimle iş tutulmaz. Muhabbetli adamla iş tutulur. Ordan yol alınır. Biz her zaman kâfirlerin aksine gülmeye devam edeceğiz.

Abi benim tezim de o. Dünyanın zalimleri tebessüm eden insanları kıskanıyorlar. Siz zulüm var diyorsunuz ya, o zulmü yapanlar şöyle düşüyor: “Güç bizde, para bizde, silah bizde ama tebessüm eden biz değiliz, onlar” “Öyleyse ne yapalım” diye düşünüyorlar bir de. Sonra bombaları yağdırıyorlar o kıskançlıkla…

Evet evet. Kafanıza, sözünüze kurban. Allah razı olsun.

Türkiye’de bir aşk eksikliği görüyor musunuz üstadım?

Ah ah. Bu biraz nerden baktığınıza bağlı. Bana fert olarak Allah aşkı yeter. Peygamber aşkı yeter. Başka aşklarla işimiz yok. Genç olsam farklı söylerdim. Bir de yemek. Allah yemeklerimizi elimizden almasın. Yemekleri elimizden almasın. Türkiye’yi zalimlere bırakmasın.

Türkiye’yi biraz daha konuşmak istiyorum fakat yemekle ilgili bir iki şey daha var merak ettiğim. Her yemek herkese ikram edilebilir mi? Adamına göre yemekleriniz var mı?

Evet onu konuşmayı unutuyorduk az daha. Adama göre de yemek vardır tabii. Şimdi insanın tipine göre, boyuna posuna bakacaksın, kıyafetine, kemik yapısına bakacaksın, her adama her şey yaramayabilir. Bizde tabii büyükler küçüklerin, küçükler büyüklerin yemeklerini aşkla yiyebilirler.

Bunca yemeğin biraz israfa da yol açtığını düşündüğünüz oluyor mu zaman zaman?

Hayır düşünmüyorum. “Yiyiniz içiniz israf etmeyiniz” buyrulmuş. İsraf hiç yakışmaz bize. Kimseye yakışmaz. Müslüman toplumlar israftan kaçınır. Kaçınmalı. Biz bunca yemeği israfa düşmeden yemeğe çalışıyoruz. Şükrediyoruz Rabbimize nimetleri için. Yemeği de parayı da helali de haramı da israfla yaşayan insanlar Antep’te de Türkiye’nin başka yerinde de olabilir, onlar uzak dursun bizden. Onlar Türkiye’ye değil gâvurlara hizmet etmiş olurlar.

Türkiye’nin gidişatını nasıl görüyorsunuz; neler söylersiniz?

Ben çok şımaran insan da görüyorum. Allah’ı ve Türkiye’yi unutan insan da görüyorum. Yoksulluk da garibanlık da çok ülkemizde onu da görüyorum. Fakat umutlu ve dirençli bir ülke Türkiye. Mazlumlara sığınak olmuş ve olmaya da devam eden bir ülke elhamdulillah. Çok çullanan var ülkemizin üzerine. Çok menfaat sahibi iç ve dış zalimler çullanıyor güzel Türkiye’ye. Allah birliğimizi dirliğimizi, yemek tadımızı, imanımızı, Türkiye sevdamızı azaltmasın.

Amin.