Türk Ocakları İstanbul Şubesi’nin, ‘ İslam Dünyası Meseleleri ve Çözüm Yolları Sempozyumu'nda, “Elhamdülillah ben de Müslümanım bu arada…” deyince çok üzerinde durmamış, bu ve benzeri toplantıların yabancısı olduğu için ‘ne diyeceğini şaşırdı herhalde…’ diye düşünmüştüm saf saf...
Amma ve lakin Ekrem İmamoğlu’nun bu ve benzeri çıkışları bilinçli ve planlıymış.
Esasen o cümlenin alt okuması, ‘Aramızda Müslüman olmayanlar da var’ demeye kadar gidebilirmiş.
Nihayet bir başka programda, “Sünni bir ailenin çocuğuyum” diye Alevi olmadığına esaslı bir vurgu yaparak, istediği ve beklediği tartışmaları başlatmış oldu.
Meğer İmamoğlu, rakibine fark atacak bir dini gelenekten geldiğine dikkat çekerek ‘adaylık için bulunmaz nimet’ olduğunu Altılı Masa’ya ispat gayretindeymiş.
Bir yandan Kılıçdaroğlu’na “Aday değilim…” mesajları yollarken öte yandan mezhep siyasetiyle, cumhurbaşkanlığı adaylığı için şartları en müsait aday olarak bir kenarda ve hazırda bekliyor olduğunun sinyalini veriyormuş.
Bu çıkışlarından önce de İmamoğlu, Cenaze hizmetlerinde Caferi, Şafii, Alevi din görevlileri çalıştırmaya başladıklarını açıklamıştı.
Bunu da biz, işe aldığı personellerin terörist olmadığını ispat beyanı sanmıştık.
İmamoğlu’na kadar bir belediye başkanının işe aldığı personelin hangi mezhepten olduğunu belirginleştirdiğine şahit olmamıştık.
Teamüller vardı ve nasıl ki askerlik görevi için emir altına alınanların mezheplerine bakılmıyorsa, işe alımlarda da bakılmamalıydı.
İmamoğlu’nun Sünniliğini öne çıkarmasının, daha derin bir meseleyi tartışmaya açmak olduğu ayan beyan ortaya çıktı.
O da, Alevi bir Cumhurbaşkanı olur mu, olmaz mı?
Bunun tartışılmasını…
Alevi bir cumhurbaşkanı adayının kazanma şansının olmadığını, Kılıçdaroğlu'nun Alevi olmasının Türk toplumu ve siyaseti için ciddi bir mesele olduğunu gündemde tutmaya başladılar.
Daha da ileri gidiyorlar;
Türkiye’nin 81 ilinde bir tek Alevi kökenli vali, kaymakam olmadığını, Alevi kökenli il emniyet müdürünün görev yapmadığını, hatta Alevi kökenli üniversite rektörünün bile görevlendirilmediği yazıyorlar.
Ekrem İmamoğlu, gözünü karartmış ve Alevi – Sünni ‘ayrımından’ oy avcılığına soyunmuş olabilir mi?
Bence ‘evet’…
Ve Kılıçdaroğlu, ‘Helalleşme’ derken aslında bu ‘ayrımı, ayrışmayı’ kapatmak için mi gayret sarf ediyor?
Buna da ‘Evet’…
Peki, İmamoğlu Cumhurbaşkanlığı adaylığına giden yolda, önce, “Caferi, Şafii, Alevi din görevlisi çalıştırmaya başladık”, sonra “Elhamdülillah ben de Müslümanım”, ve sonra, “Sünni bir ailenin çocuğuyum” diyerek, önce hem lideri ve hem de rakibini nefessiz bırakmayı sonra da ortalama cami cemaatinin oylarını çalmayı hedeflemişken;
“Ben de Ehl-i Sünnetim, Amelde mezhebim İmam-ı Azam Ebu Hanife, itikatta mezhebim İmam Maturudi…” diye tam gaz ilerler mi?
Bunu pek sanmam…
Ama çalıştığı toplum mühendisleri, ‘Alevi – Sünni farkını daha fazla ortaya çıkartmak için deneyebilirler.
‘Alevi bir Cumhurbaşkanı olur mu?’ sorusundan önce, mezhep ve etnisite üzerinden oy parselleme çalışmalarını nerelere vardıracaklarını merak ediyorum ben.