Cumhurbaşkanımız; sık sık aile kurumunun önemi, çok çocuk yapmanın geleceğimiz için zarureti üzerine açıklamalar yapıyor. Avrupa’nın aile kavramını ve kurumunu yitirdiği için büyük sıkıntılar yaşadığını belirtiyor. Bizim de aynı sıkıntıları yaşamamamız için aile kurumuna sahip çıkmamıza yönelik çağrıda bulunuyor her fırsatta.

Yanılmıyorsam ocak ayında yine Türkiye’de de evlilik dışı hayat biçiminin medya aracılığı ile özendirilmeye çalışıldığını belirtmiş ve şöyle devam etmişti:

“Maalesef gençlerimiz genç yaşta evlenmiyor. Çoğu 30’u aşkın evleniyor ya da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu ya? Evlilik dışı hayat biçimi özendirilmeye çalışılıyor. Aman bunlara dikkat edin.

Devlet babadan bahsediyor muyuz? Onun da başında Erdoğan var mı? Var. Ben de şu anda tavsiye ediyorum. Hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor. Evlilik dışı hayat biçimi medya aracılığıyla meşrulaştırılmaya daha defa vahimi özendirilmeye çalışılıyor.

Televizyonların çoğu bunun kampanyasını yapıyor. Aile kurumlarını kökünden kurutmayı amaçlayan sembollerin önü bilinçli bir şekilde açılırken aile kurumuna sahip çıkan davranışlar küçümseniyor. Bu büyük tehlikeye hep birlikte karşı koymalıyız.

Batı çöküyor. Niye? Aile kurumu diye bir kavram kalmamış.

Kadına şiddet başta olmak üzere sıkıntısını yaşadığımız pek çok sorunun çözümü, aile kurumunun güçlendirilmesinden geçiyor.”

Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın şu açıklamalarına bakıyoruz, uygulamalara bakıyoruz ortada büyük bir çelişki var.

Ailenin köküne kibrit suyu döken, insan için kadın ve erkek dışında farklı cinsiyetler tayin etmeye kalkan, her türlü ahlaksızlığı meşru ve hak gören hatta yaygınlaşması için yasal zemin oluşturan İstanbul Sözleşmesi, AK Parti döneminde kabul ediliyor ve imzalanıyor. Toplumu ifsat ettiği, insanları insanlıktan çıkardığı aşikâr olmasına, bu garabet sözleşmeyle ilgili şikâyetler arşı tutmasına rağmen bakıyorsunuz kaldırılmasına yönelik hiçbir adım atıl/a/mıyor.

İnsan ister istemez düşünüyor: Bu sözleşmeyi tüm olumsuzluklarına, Reis’in gözden geçirileceğini söylemesine rağmen kim ve hangi güçler yürürlükte tutuyor?

Yine aile kurumu, son on beş yılda itibarsızlaştığı kadar itibarsızlaşmamıştı ve bu dönemdeki kadar aile kurulmasının önüne geçildiği, kurulan ailelerin dağıtılması için her koldan çaba sarf edildiği bir dönem olmamıştır.

Abarttığımı düşünenler, bu dönemdeki evlenen çift sayısına ve boşanma oranlarına TÜİK verilerinden bakabilir. Evlenmenin bu kadar azaldığı, boşanmanın bu kadar arttığı başka dönem varsa ben bundan sonra aile üzerine fikir beyan etmeyeceğim.

Toplumsal kabullere, örfe, geleneğe, İslam’ın emir ve yasaklarına bu kadar aykırı yasalar, uygulamalar, AK Parti gibi bir hükûmet döneminde ve muhafazakâr(!) insanlar eliyle nasıl hayata geçirilebiliyor insan gerçekten anlamakta zorlanıyor.

Ömür boyu nafaka, çocuğun tek taraflı velayeti ve çocuk haczi, erken yaşta evliliğin suç sayılıp cezalandırılması, zinanın suç olmaması, LGBT gibi ahlaksız oluşumların hızla yayılması vb. uygulamaların hesabını ne yöneticiler ne de yeterince tepki göstermeyen bizler verebiliriz ileride!..

Allah aşkına hem ailenin öneminden bahsedip evliliklerin azalmasından, zinanın yaygınlaşmasından şikâyet edip sonra da bu uygulamalara göz yummak nasıl bir çelişkidir!..

Ömür boyu nafaka olmaz!..Çocuk haczi kabul edilemez; çocuk, İslam’a göre babada kalır, velayet tek taraflı olarak anneye verilip babayı cezalandırmada araç olamaz!..Erken yaşta evlilik,yaş kaç olursa olsun, zorla evlendirme olmadığı sürece suç kabul edilip cezalandırılamaz!..Kadın ve erkek dışında bir insan cinsi yoktur, böyle bir sapıklık hiçbir şekilde meşru görülemez!..Zina, toplumu ifsat eden, aileyi bitiren bir ahlaksızlıktır; mutlaka cezalandırılmalıdır ve boşanma sebebidir, sıradan bir olay gibi geçiştirilemez!..

Allah rızası için bu konularda artık bir adım atılsın!.. Erteleyecek, bekleyecek, bahane üretecek zaman çoktan geçti!..