28 Şubat’a giden yolda, Oramiral Güven Erkaya’nın kurduğu Batı Çalışma Grubu (BÇG) ile iktidarı denetleyen bir mekanizma oluşturuldu. Bu grup önce dış politika alanında iktidarın aldığı kararları inceledi ve irticanın kaynağı olarak Rahmetli Erbakan’ın başında olduğu Refah Partisi’ni ve onunla ilişkili herkesi ve her şeyi fişledi. Yani Müslüman toplumda Müslüman olanlar laiklik adına fişlendi.
Yönetmelikle (Başbakanlık Kriz Yönetmeliği) herhangi bir kriz halinde başbakanın yetkilerinin MGK genel sekreteri tarafından kullanılacağı belirtildi. Tanımı olmayan “kriz” üzerinden hükümet yetkileri askere devredildi. Aynı yönetmelikle, Genelkurmay Başkanlığı’na istediği şehirlerde kriz merkezi kurma yetkisi verildi. Bu merkezler vasıtasıyla askeri otoritenin kamu kurumlarına müdahale imkânı verildi. Yine, devlete alınan kadrolarda “güvenlik soruşturması” adıyla Genelkurmay’ın onayı gerekli hale geldi.
Aynı süreçte TSK, laik merkez medya ile farklı bir ilişki içerisine girerek onu beslemeye başladı. Özel turlar, brifingler ve çeşitli dolaylı yollarla manşetleri ve televizyon haberlerini kontrolüne aldı. Basının yaptığı birinci iş toplumu yönlendirmek ve şekillendirmek, ikinci iş ise Silahlı Kuvvetlerin silahı olmak oldu. 28 Şubat müdahalesini silahla yapmadılar, ama basınla yaptılar. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, MGK toplantısından dört gün önce gazetelere verdiği demeçte “İrtica PKK’dan daha tehlikeli” açıklamasında bulundu.
İrticaya destek olduğu yolunda Başbakan Erbakan’a sert ithamlarda bulunuldu. MGK’da alınan kararların hemen hepsi doğrudan veya dolaylı olarak dini hayatla ve dindarlarla ilişkili konularda alındı. Başbakan Erbakan, laik medya ile psikolojik baskı altına alındı. MGK Genel Sekreterliği “Kararlar uygulanmazsa yaptırımlar gelir.” beyanatında bulunarak hükümeti tehdit etti. Genelkurmay brifinglerde Kur’an kursları, imam hatipler, yurtdışı uzantılarını irtica adı ile tehdit olarak gösterdi.
22 Mayıs 1997’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı RP hakkında “laiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle kapatma istemiyle dava açtı. Yüzde 99’u Müslüman olan ülkede İslami değerlere önem verdiği için hükümet düşürüldü. Parti kapatıldı. Aynı millet, İslami değerlere saygılı kadrolara iktidarı verdi hamdolsun. Bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği mücadele milletin iktidarı mücadelesinin ta kendisidir.
Peki, tüm bu uygulamaların dayandığı noktayı neden tartışmıyoruz… Aslında tüm saldırılar irtica adına İslam’a yapılmıştır. Kur’an’a, Peygambere yapılmıştır. Çünkü 1921 ve 1924 yılında Anayasamızda yer alan ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslam’dır’ maddesine karşı İngilizler ‘laiktir’ kelimesini empoze ederek İsmet İnönü döneminde 1937 yılında da Anayasamıza ‘Türkiye Cumhuriyeti laiktir’ cümlesini koydurmuşlardır.
Tüm kargaşalar da bundan sonra başladı. Müslüman millete laiklik gömleği uymadı. 28 Şubat da dahil olmak üzere yapılan tüm İslam karşıtı uygulamalar, laiklik adına yapıldı.
28 Şubat’a hizmet etme alışkanlığı içinde ‘Karargâh Rahatsız’ manşetini atan Hürriyet Gazetesi’ne karşı, ‘Anadolu Rahatsız’ manşetini atan Diriliş Postası var artık. 2. Yılını kutladığımız gazeteniz Diriliş Postası milletinin yanında durmaya devam edecek. Bu kutlu mücadelede nice güzel ve başarılı yıllar dilerim Diriliş Postası’na…