28 Şubat, zalimlerin insanlıktan çıktığı süreç…
28 Şubat, zulmün zirve yaptığı dönem…
28 Şubat, insanlığın unutulduğu zamanlar…
28 Şubat, İslam’ın yok edilmeye, Müslümanların sindirilmeye çalışıldığı lanetli yıllar…
28 Şubat’ın aktörleri, destekçileri, şakşakçıları sürecin bin yıl geçse de devam edeceğini söylemişlerdi. Yapabilecekleri her türlü zulmü yapıp, zulüm çarklarını en profesyonel şekilde kurup, zulüm sürecinin devam etmesinin önünde engel olarak gördükleri herkesi saf dışı bıraktıktan sonra nasıl olsa süreç ilelebet devam ederdi onlara göre…
Zalimler, zulümle payidar olunmayacağını bilmez. Kurdukları tuzakların bir gün başlarına geçirileceğini de düşünemez. Çünkü “tuzak kuranların en hayırlısının Allah olduğundan da” (Enfal 30) habersizdir gafiller.
28 Şubat süreci de nitekim zalimlerin istediği gibi sürmedi. Aradan beş yıl geçmemişti ki tüm siyasi kazanımlarını kaybettiler. Yokluğa mahkûm etmek istedikleri kadrolar seçimle tek başına iktidara geldi.
28 Şubat’ı planlayanlar, destekleyen bürokrat ve siyasiler, tek tek köşelerine çekilmeye başladı. Aradan geçen yıllar içinde varlıkları ve yoklukları pek hatırlanmaz oldu. Ancak 28 Şubat’ın yıl dönümlerinde lanetle anılmaya devam ettiler. Daha sonra 28 Şubat darbe girişimi ile ilgili açılan dava ile bir kısmı tutuklandı, bir kısmı tutuksuz yargılandı ve önemli bir kısmı mahkûm edildi. Ancak aldıkları cezalar, yaptıkları zulüm yanında yok hükmündeydi. Yüreklerdeki yangını söndürmedi, binlerce insanın geçen yıllarını geri getirmedi; çektikleri sıkıntıları, yaşadıkları zulmü unutturmadı.
Evet, 28 Şubat süreci görünürde bırakın bin yıl sürmeyi on yılını bile dolduramadan nihayete ermişti. O dönemin gücü elinde bulunduran askerleri gitmiş, siyasileri sandığa gömülmüş, bürokratları tasfiye edilmişti. Bir tek gazeteci kılıklı postal yalayıcılarına ve o dönemin sermaye sahiplerine dokunulmadı. Hâlâ aramızda geziyorlar, utanmadan “demokrasi, insan hakları, özgürlük” sakızı çiğnemeye devam ediyorlar.
Evet, 28 Şubat’ı bin yıl devam ettiremediler. Milletin feraseti, onları alt etti. Ancak kurdukları zulüm düzeni hâlâ tamamıyla ortadan kaldırılamadı. Haksızlığa uğrayanların hakları hâlâ tam olarak verilmedi, zararları tazmin edilmedi.
Hukuk adına hukuksuz bir şekilde mahkûm edilenlerin önemli bir kısmı hâlâ hapishanelerde çile çekiyor.
Hâlâ 600 civarında 28 Şubat mahkûmu hapishanelerde ömür çürütüyor. Birçok kadın kocasız, birçok evlat babasız, birçok anne ve baba evlatsız şekilde ömrünü tüketti.
Yeni evli olarak hapse girip dede olan Müslümanlar var içeride… İçeri girdikten sonra doğan çocuğunu göremeyip şimdi çocuğunun çocuğu olan, yani torun sahibi olmuş insanlar var hâlâ hapislerde…
Bu insanlar, daha ne kadar çile çekecekler? Bu insanların mağduriyetinin giderilmesi için daha ne bekleniyor? Peki, bu saatten sonra bu insanlar salıverilse bile 20-30 yıllın telafisi nasıl mümkün olacak?
Yine okullarından, işlerinden atılmış olanlara o dönemin şartlarına uygun imkân sağlanmadığı için hâlâ mağduriyetleri devam ediyor. Bu kişilere kamuda mesleklerine, eğitimlerine göre iş imkânı sağlanmalı ve geçen yıllar için tazminat ödenmeli…
Ancak hepsinden daha önemli bir şey var ki buna kısa süre içinde çözüm üretilmeli: İfsat edilen ara bir nesil var ve onların da ifsat etmeye devam ettiği yeni nesiller…
28 Şubat sürecinde imam hatipler kapatıldı, ilahiyatlar işlevsizleştirildi; din, diyanet ve maneviyatla ilgili her şey hayatın dışına itilmeye çalışıldı. Şimdi ne kadar toparlamaya çalışsak da bu konularda maalesef ki gerekli düzenlemeyi yapıp ilerleme kaydedemedik. Yeni nesil hızla kutsallarımızdan, bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaşıyor. Bunun temel sebebinin de 28 Şubat döneminde ifsat edilen ara nesil olduğunu düşünüyorum. Şimdi ifsat edilen o nesil iş başında ve toplumu, gençliği etkiliyor. Bir an önce bu konularda hareket geçilip yeni nesille ilgili sloganın ötesinde icraatlar yapmak gerekiyor.
Kısacası, 28 Şubat bitti ama etkisi maalesef ki hâlâ devam ediyor ve gittikçe bizi bitiriyor!..