15 Temmuz hain darbe girişimi bu milletin tarih sayfasında, bu kalkışmayı yapanlar açısından kara bir leke, bu kalkışmaya göğüslerini siper edenler açısından bembeyaz bir sayfa olarak yer aldı.

Bugünü her hatırlayışımızda hainleri ihanetleri ile lanetleyecek; kahramanları hayırla yad edeceğiz.

15 Temmuz olayı ayrıca şunu gösterdi:

Bitmiş denilen bir millet, içten içe bitirildiği sanılan bir halk gerektiğinde iradesini nasıl ortaya koyarmış bunu gösterdi.

İradesine ket vurulmaya çalışıldığında, özgürlüğüne müdahale edilmeye yeltenildiğinde nasıl bir tepki vereceğini bir kez daha gösterdi.

Düşman ister içerden gelsin, ister dışardan tehdit etsin, fark etmiyor.

Milletin zor şartlar altında iradesini bu derece ortaya koymasına, saldırılara karşı kendisini bu derece siper etmesine çok da şaşırmıyorum.

Çünkü tarihinde de böyleydi.

Bu millet geçmişte kendisini bitirmek, yok etmek için üzerlerine üzerlerine gelindiği dönemlerde, en zor şartlarda dahi ayağa kalkmasını bilmiş, kendisini tehdit eden akınlara karşı göğsünü siper etmekten çekinmemiştir.

Buna şaşırmıyorum.

Asıl şaşırdığım konu, bu milletin içerisinden bu derece ihanet eden bir güruhun nasıl çıktığı.

Asıl anlamadığım, eli silahsız insanlarımıza bu milletin içinden çıkmış bu insanların acımasızca nasıl kurşun sıktığı?

Bu milletin has evlatları silahsız olan düşmanlarına dahi kurşun sıkmazken, malum güruh silahsız halka acımasızca, gözünü kırpmamacasına havadan ve karadan nasıl kurşun yağdırdı, işte bunu anlamıyorum.

Savunmasız insanlara kurşun sıkarken nasıl bir düşünceye, nasıl bir ruh haline sahiptiler?

Elleri titremeden, vicdanları sızlamadan nasıl yapabildiler?

Nasıl oldu da, içinde yaşadığı topluma yabancılaştı demeyeceğim; bu derece düşman kesildi?

Bu milletin içerisinde yaşayan gayri müslimler dahi bu milletin kültürel değerlerinden, merhametle yoğrulmuş bakış açısından, paylaşmak, yardımlaşmak ve dayanışma içerisinde olmak gibi hasletlerden pay almışken, bu güruh bütün bu değerlerden nasıl uzaklaştı, şaşılacak şey.

Bu insanlar dışardan gelmedi; içimizden çıktı. Bizimle aynı havayı teneffüs etti, aynı toplumda yan yana yaşadık.

Hatta aynı inancı paylaştığımızı dahi iddia ettiler; ama mankurtlaştırıldılar.

Mankurtlaşmak böyle bir şey demek ki!

Mankurtlaşmak; düşmanını dostu ve efendisi gören, dostunu, kardeşini düşman gören bir zihin yapısı böyle bir şey olsa gerek.

Adım adım, yavaş yavaş bu milletin evlatlarını bu millete yabancılaştırdılar, düşmanlaştırdılar.

Kalkışmanın ardındaki malum yapı bu milletin çocuklarını zihnen formatladı ve kendi unsurlarına karşı yeri geldiğinde sahaya sürdü.

Bu milletin evlatlarını akıllarını kullanamaz hale getirdiler.

Yoksa bu işlerin yaptırılması mümkün olabilir miydi?

Bize düşen uyanık olmak ve bu milletin has evlatlarını mankurtlaştırmaya dönük hesaplar ve projeler içerisinde olanların planlarını boşa çıkaracak bir anlayışla hareket etmek.

İnsanlarımıza biz sahip çıkmazsak, başkaları sahip çıkacak ve bize karşı kullanacaklar.