Bir daha soralım: “Çengelköy’de 15-16 yaşındaki askeri lise öğrencileri akranlarına ve anne babaları yaşındaki sivillere nasıl silah sıkabildi?” Bu ürkütücü tablonun arkasındaki psikolojik inşayı görmemiz gerek? Silahını ve üniformasını-kandırılmış bile olsa-bir insanı sorgusuz infaz etme gerekçesi gören zihnin ardında ne var?
Görülen o ki, darbe bir gecelik taşkınlık değildir; uzun bir zihinsel arka planın ürünüdür.
15 Temmuz’un ardından geçici olarak kapatılan askerî liseler ve harp okulları, darbelerin zihinsel altyapısını hazırlıyor. Buna dair kritik tanıklıklarım var. Kuleli’den atılmış ya da mezun olmuş dostların kayıtlarını, askeri liselere düş[ürül]müş ‘kız liseli’ öğrencilerin acı hatıralarını topluyorum.
İlk hatıra benden…
Seksenlerin başında, kendi köyümden çıkıp benden önce Ankara’ya harp okuluna gelmiş bir yakınımın sadece bir yıl içinde bana ve köyüne nasıl yabancılaştırıldığının acı şahidi olmuştum. Rutin konuşmalar arasında bile, en ufak darbe (12 Eylül) eleştirisine, ayağa kalkarak, diskur çekerek tepki veren 20 yaşındaki köylüm, ‘Şanlı Türk Ordusu!” “Büyük Atatürk!” gibi kopuk cümlelerden başkasını kuramıyordu.
Askeri liselerin ilk yıl müfredatında sistemli ve sinsi bir yöntemle, sivilleri aşağılama ve milli iradeyi gafil, sapkın ve hain görme eğitimi benimsendi. Bu özel beyin yıkamanın bir ucunda, “sivilden biri sizin üniformanızın bir düğmesini koparırsa, cezası 6 aydan başlar” telkini; diğer ucunda meşhur “Gençliğe Hitabe” metninden kaynaklanan ‘damarlarındaki asil kan’la övünme faşizmi yer alır. ‘Medeniyet’ anlamına gelen ‘civilization’ kelimesindeki ‘sivil’i aşağılayan subay yetiştiren hocalar, medeniyetin sivil değil askerî temelli olduğunu vurgular durur. Üstü kapalı ya da açık, hepsi ergenlik çağındaki askeri öğrencilerde, ‘Sen bitanesin’, ‘Sen üstünsün’, ‘Senin gibisi yok’, ‘Ülkeyi sen kurtarırsın’ telkinleri üzerinden yüksek ego aşılanır, narsistik kişilik yapısı örgütlenir. Vazifeli oldukları dönemde, sivillerin arasında yaşamak yerine, kendi subay lojmanlarında yaşayan bu yüksek egoların sivil hayatla hiçbir şekilde temas etmesine izin verilmez; kendilerine emanet edilen ‘Mehmetçik’leri eşi benzeri görülmeyen sövmelerle aşağılayabilir hale gelir. Adam olacaksa bu millet, sadece kışlada adam olacaktır; dikkat!
Diğer taraftan sık sık erkek öğrencilerin okuduğu askeri liseye bir kız lisesi ‘kardeş’ yapılır. Ortasından ikiye ayrılan bir kâğıt öğrenciler arasında dağıtılarak, öncelikle yatılı okuyan, ebeveyn kontrolünden uzak kız öğrencilerle eşleştirilir. Gerisini varın hayâl edin.
[Yine de not: Bu detaylar aynı okuldan mezun olmuş, kahraman ve vicdanlı askerlerimizi rencide etmek için anlatmıyorum. Milletini önceleyen, vatanı için can vermeye hazır ordu mensuplarımızın tezyifi için çabalıyor değilim. Her birinin onuru yanımda saklıdır. Sadece eğitimin, zihinleri darbe kalkışmasına hazırlayan psikolojik altyapısını anlamaya çalışıyorum.]
Eğer bu okullar yeniden açılır ve eski düzen ‘kapalı eğitim’e devam ederse, milletine tepeden bakan subaylar yetiştirmeye kaldığı yerden başlarsa, 15 Temmuz’un en önemli ve sessiz kazancını kaybedeceğiz.
Ama lütfen kaybetmeyelim…