“Dikkat, ilgilisine duyurulur: Ulusal bir kanalda yeni başlayacak çocuk programı için 12-10 yaşları arasında erkek ve kız oyuncular aranmaktadır. Oyuncularda aranan özellikler…”
Yaptığımız iş gereği tiyatro sahnelerinin dışında da yapım firmalarıyla ortak çalışmalar yürütüyoruz. Bazen bir televizyon dizisi, bazen de bir film için oyunculara ihtiyacımız olduğu vakit sosyal medya imdadımıza yetişiyor. O gün de yine aynı ihtiyaçla yukarıdaki duyuruyu paylaştık. Adayların velileri ve yakınları aramaya başladı. Uygun olduğunu düşündüklerimi deneme çekimi için çağırıyor, uygun olmayanları ise belki başka bir projede ihtiyaç olur diyerek kayıt alıyorduk. Akşam üzeri artık günün yorgunluğu iyice çökmüştü üzerimize, telefonum çaldı.
– Hayırlı akşamlar, internette ilanınızı gördüm. Benim de 12 aylık bir çocuğum var, dizilerde oynatmak istiyorum.
Yorgunluktan ve yaptığım onca görüşmeden sonra beyefendinin “12 aylık” ifadesini yanlış anladığımı düşünerek yineledim.
– 12 yaşında mı, kız mı erkek mi?
– Yok 12 yaşında değil, 12 aylık…
– Beyefendi biz 12 yaşında çocuk oyuncu arıyoruz.
– Evet biliyorum ama ben çocuğumun dizilerde oynamasını istiyorum.
– Neden!
Evet, neden! 12 aylık bebek oyunculuktan ne anlayacaktı ya da ailenin beklentisi neydi? Neden sorusu karşısında kısa bir sessizlik oldu. Sonra beyefendi cevap verdi.
– Merak ediyorum dizi ortamlarını, hem de çocuğumu ekranda görmek istiyorum.
– Fakat beyefendi biraz küçük değil mi?
– Evet küçük ama bir şansımı denemek istedim.
– Anlıyorum, lakin bizim projemiz için oldukça küçük. Ayrıca başka bir proje için de biraz büyümesini beklerseniz daha sağlıklı olur.
Teşekkür edip kapattı telefonu. Lakin beni anladığını sanmıyorum. Kim bilir belki de “12 aylık” bebeğini bir yerlerde oynatmak için çabası devam ediyordur.
Dizi sektörünün yetişkinler için dahi sağlıklı olmayan ortamı içerisinde bir bebeğin neler yaşayabileceğini öngörmek zor değil. Biz ne zaman “popüler” olmaya bu kadar hastalıklı bir şekilde bakmaya başladık. “Ekranda görünsün” diye rızası olmadan bir bebeği böyle bir şeye sürüklemek aileler için keyif verici veya maddi anlamda kazandırıcı olsa da, ortada ciddi bir sıkıntı olduğu muhakkak. Bu ölmüş bir yakınımızın son fotoğrafını; yoğun bakımda yüzünün rengi gitmiş, perişan bir halde nefes boruları burnuna takılı canıyla uğraşırken çekip “yalan dünya” diye sosyal medyada eşe dosta paylaşmak kadar hastalıklı bir hal gibi geliyor bana.
Oyuncu olmasını istemek çocuğunuzun da rızası ve istediği varsa çok güzel. Yetenekli bir çocuğun keşfedilmesi noktasında ailesinin desteği önemli. Tiyatro kurslarımıza gelen öğrencilerimizin aileleriyle yaptığımız görüşmelerin başında sorduğumuz soru “Tiyatro eğitimi sizin için neden önemli, beklentileriniz nelerdir?” oluyor. Gelen cevapların çoğu çocuğun oyuncu olması yönünde. Ama bu çocukların en küçüğü 9 yaşında başlıyor eğitime. Yani en azından neden keyif alıp, ne yapmak istediğini dile getirebilecek seviyede. Daha küçük yaş grupları için drama eğitimleri var. Mesele keşfedilmiş bir yeteneğin doğru eğitilmesi ve ortaya çıkartılmasıysa atılan adımların da ona göre yapılması gerekir. Kötü niyet demek istemiyorum ama sırf çocuğum “meşhur” olsun diyerek harekete geçerseniz evladınızı tabiri caizse telef etmiş olursunuz.
2015 yılında değişiklik yapılarak resmi gazete de yayınlanan iş kanunun 71. maddesinde şöyle bir ifade geçer: “Sanat, kültür ve reklam faaliyetlerinin kapsamı, bu faaliyetlerde çalışacak çocuklara çalışma izni verilmesi, yaş grupları ve faaliyet türlerine göre çalışma ve dinlenme süreleri ile çalışma ortamı ve şartları, ücretin ödenmesine ilişkin usul ve esaslar ile…” Yani çocukların film ya da dizi çekiminde bulundukları ortamın onların fiziki ve ruhi olarak zarar görmeyeceği şartlara sahip olması gerekir. Günlerce süren, geç saatlere kadar uykusuz dinlenmeden çalışılan bir set ortamı çocuğunuz için güvenli değil. Şiddetin ortasında, bir kavga sahnesinin içerisinde çocuğunuz “ekranda görünmüş” olsa da psikolojisine ciddi zararlar aldığını unutmayın. Şartlar ve yaşı uygun değilse lütfen çocukları ekran önünden çekebilir miyiz?