Bir eğitim politikası belirleyip belirlenen eğitim politikasında sebat etmek gerçekten çok zor Türkiye’de… Eğitimin o kadar çok ayağı, o kadarçok karışanı var ki… Öğrenci, öğrenci, veli, idareci, siyasetçi, ideoloji… Herkesi memnun etmek ise mümkün değil.
Bir de eğitime, eğitimciye, eğitilecek nesillere bakış açısında art niyet, ideolojik körlük olunca sorunlar iyice içinden çıkılmaz hâle geliyor.
Hâlbuki eğitim, sağlık ve din hizmetleri siyaset üstü olmalı ve bir devlet politikası belirlenmeli… Hükûmetler değiştikçe bunların işleyişi de değişmemeli…
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2020-2021 öğretim yılından itibaren, ‘sınıfta kalma’ olarak bilinen sınıf tekrarı sistemine yeniden geçileceğini söyledi. 4 işlem bilmeyen, okuduğunu anlama yazma konusunda sıkıntı yaşayan çocuğun liseden mezun olabildiğini belirterek sınıf tekrarının gerekliliğine vurgu yaptı.
Bakan, liselerde sınıf geçme sistemine yönelik yaptığı açıklamada,“Velilerimizin ‘Tamam, çok güzel…’, öğretmenlerimizin ‘Böyle olursa eğitimde gerçekten büyük bir sıçrama olur.’, yöneticilerimizin ‘keşke’ dediği bir yönetmelik geliyor.” dedi.
Bakanımızın tespitlerine kesinlikle katılıyorum. 1999’da sınıf tekrarının kaldırılıp ortalaması 50 olan öğrencinin sınıf geçmeye başlamasıyla öğrencilerin çalışması, gayreti, başarılı olma isteği iyice düşmüştür. İdealleri olmayan, sadece lise diploması için okula gidip gelen ya da anne, baba, çevre baskısıyla okula devam eden öğrenciler, “Zaten geçiriyorlar sınıfı…” düşüncesiyle kendini hiç zorlamamış, diğer öğrencileri de olumsuz etkilemiştir.
Lise mezunu öğrencilerinin önemli bir kısmı; okuduğu bir cümleyi anlamaktan, düşüncesini düzgün bir cümleyle ifade edebilmekten oldukça uzak…
Ancak gözden kaçırılan ya da görülmek istenmeyen çok önemli bir nokta var ve sınıf tekrarı olmamasından çok önemli bir sorun bu: ZORUNLU EĞİTİM.
Şu andaki eğitim sisteminin, okullardaki başarı seviyesinin düşüklüğünün, yine okullardaki birçok sorunun temelinde zorunlu eğitim yatmaktadır. Özellikle lisenin zorunlu olması, kesinlikle sorunlu bir eğitime kapı aralamaktır.
Sadece ilkokul zorunlu olmalı, süresi tartışılabilir.
Herkes diploma sahibi olmak zorunda değil, nicelik arttıkça niteliğin düşmesi kaçınılmazdır. Gönül niteliğin de nicelikle artmasını ister ama maalesef gerçekler böyle değil.
Okulla alakası, sınıfla ilgisi olmayanın dersle ilgili bilgisi olmasını beklemek boş hayaldir.
Bir insanı 18 yaşına kadar zorla okulda tutmak, hayatlarını erteletmek, insan gücünü heba etmek, hiç akıllıca değil. Bir öğrenci 18 yaşında liseyi bitirdikten sonra herhangi bir alanda kendini geliştirmeden, bir alanda iş öğrenmeden hayata nasıl atılabilir? Liseyi bitiren öğrenci, hayatta bir yere gelemeyeceğini, bir işin ucundan tutamayacağını anlayınca bari üniversiteye gideyim diyor ve rastgele bir bölüme gidiyor. Hayatını biraz daha ertelemiş oluyor. Üniversite bitince de bu defa illa da devletin kendine iş vermesini bekliyor, bir memuriyete kapak atıp az çalışıp çok para kazanmanın yollarını arıyor.
Sonra mı? Sonrası malum sorunlar!..
Öğrenciler için sınıf tekrarı gelsin zorunlu eğitim de kalksın!..
Zorunlu eğitim kalkmadan sorunlu eğitim bitmez!..