Doğu Türkistan dediğimiz, halkının tamamının Müslüman Türkler’den oluştuğu ve maalesef ki “Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur.” sözünün âdeta ete kemiğe büründüğü; Çin zulmü altında inim inim inleyen, mazlum bir milletin varlık mücadelesi verdiği mazlum bir coğrafya var!..
Doğu Türkistan; yaşanan zulme dünyanın gözünü, kulağını kapattığı, BM gibi uluslararası kuruluşların üç maymunu oynadığı, zalime kimsenin ses çıkarmadığı; yalnız bırakılmış, kaderine terk edilmiş mazlum Müslümanların yaşamaya çalıştığı, yaşarken her gün öldü/rüldü/ğü mazlum coğrafya!..
Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerimize, soydaşlarımıza yapılan zulmü anlatmaya ne kalem ne kelam yeter ne de bu kadar zulmü okuyup dinlemeye sizin yüreğiniz elverir.
Doğu Türkistan’daki halka uygulanan zulmün asıl sebebi, halkın Müslüman olması; ikinci sebep ise bölgenin zengin yeraltı zenginlikleri…
Çin, Doğu Türkistan Müslüman kaldığı sürece o bölgede istediği gibi hâkimiyet kuramayacağını bildiği için öncelikle oradaki Türkleri İslamiyet’ten uzaklaştıracak; asimile edecek uygulamaları hayata geçiriyor.
Müslümanların dinine, medeniyetine ve millî değerlerine saldırılıyor; “Muhammed, Ömer, Ebubekir, Mücahit, Abdullah” gibi nice İslami ismin çocuklara verilmesi yasak…
Başörtüsü takıp çarşaf giyen; içkiyi, kumarı, sigarayı bırakıp namaza başlayan; devlet konutlarında kalmayı veya nakit para yardımlarını reddeden; okullarda Uygur çocuklar için dağıtılan besin yemeğini reddeden; düğünlerde dans etmeyen; başı buyruk hacca giden; çocuğuna dinî eğitim veren; dinî nikâhla evlenen yahut bu eylemde bulunan yakınlarını gönüllü olarak polise ihbar etmeyen kişilerin tamamı gayrı meşru dini faaliyette bulunma suçuyla hapse atılıyor.
Dinî yaşam, artık evlerde de yasak; evlerde Kur’an-ı Kerim ve seccade bulundurmak da suç…
Müslümanlar ibadet yerleri dâhil, toplu olarak görüldükleri her yerde sorgulanmadan öldürülüyor ve toplama kamplarında işkenceye tabi tutuluyor. Müslüman Uygur kadınların kıyafetleri yırtılıyor.
Uluslararası toplumu kandırmak adına büyük şehirlerdeki ve cadde üzerindeki camiler hariç on bini aşkın camii yıkılıp yok edilmiş.
Bölge üniversitelerinde eğitim Çince ve bu üniversitelerde eğitim imkânı olanı Müslüman oranı %20’lerde… Otuz yılda, dört kez alfabe değiştirilmiş ve bu yolla Müslümanlar, dilinden, dininden, kimliğinden uzaklaştırılarak asimile edilmeye çalışılıyor.
Çin; önce Müslüman ailelerin erkeklerini ya öldürüyor ya da toplama kamplarına gönderiyor sonra da “Kardeş Aile” projesi adı altında her Doğu Türkistanlının evine bir Çinli erkek yerleştirerek Müslümanların namus ve iffetlerini tarumar ediyor.
Bölgede yaşayan Türklere pasaport verilmiyor önceden verilen pasaportlar da toplanıyor. Özellikle Müslüman ülkelere çıkış tamamen yasaklanmış durumda!..
Özellikle İslam ülkelerine seyahat eden Türkleri kadın, erkek ve çocuk ayırımı yapmadan toplama kamplarında “Vatanseverlik eğitimi“ adı altında zorunlu eğitime tabii tutuyorlar. Eğitimin süresi belirsiz ve bu süre zarfında aileleri ile görüştürülmüyor. Genç kadın ve erkeklerin kalma süreleri ise daha uzun ve nerede kaldıklarını kimse bilmiyor.
Toplama kamplarına kapatılan yüz binlerce Uygur Türk’ü ise ortadan kaybolmuş ve akıbetleri bilinmiyor!..
Yurt dışında yakınları eğitim gören, ticaret yapan aile fertlerine yakınlarını geri getirmeleri için baskı uygulanıyor. Yurtdışındakiler, rejim güçlerince verilen sürede dönmediği takdirde yakınları gözaltına alınarak işkenceye tabii tutuluyor.
Daha neler, neler!..
Bu kadar zulme nasıl katlanılır?
Bu kadar zulüm gören din kardeşlerimiz, soydaşlarımız için nasıl olur da bu kadar sessiz kalabiliriz?