Yüzüme bakıp ve üstüme başıma,
Tanımlamaya çalışma beni,
Ne parmağını salla,
Ne hançerinin ucunu göster,
Aynaya bakar gibi
bakmayı dene bana!
Ve gel, bir kamp ateşi yakalım,
Birlikte oturalım sofraya,
Çıkarıp çıkınlarımızdan
Azığımızı paylaşalım seninle,
Türkülerimizi değilse bile.
Teptiğimiz yollardan söz açalım,
Girdiğimiz, çıktığımız hallerden,
Tek başımıza anlayamadığımız,
Bir kaba koyamadığımız,
Şu, bizi göğe baktıran şeylerden…
Sonra söndürüp ateşi – her birimiz
Kendi rüyalarımıza dönelim,
Her birimiz kendi kırallığına.
Ve sabah kalkar kalkmaz
Herbirimiz kendi yoluna yordamına…
17 mayıs 2015
‘Yol Türküleri’ kitabı
Yalnızlığın Türleri
Daha azla yetinen bir yalnızlık
Tasarlamam gerekiyor kendime,
Belki daha küçük,
Daha sessiz, ama
Maskelerinin, kisvelerinin
İzdihamıyla
Şimdikini aratmayan bir yalnızlık…
Yükseklerde daha az başı dönen,
Daha az boyalı pudralı,
Daha gözü tok,
Daha az yakınmayla,
Sızlanmayla yetinen
Ve doğal olarak,
Daha az kazıntı yapan
İnsanın içinde…
Dağı uyandırmadan,
Nefsi uyandırmadan,
Geçerken öteki yüzüne, dağın,
Farelerden daha alçak gamlarda,
Karıncalardan
Daha düşük volümlü bir
kazı müziği yapan,
Kaza kaza daha alt katlarına
inebilen,
Ta köklerine, insanlığımızın,
Daha cesur bir yalnızlık,
Ve daha yufka yürekli,
doğal olarak,
Cehenneme, yüksükle olsun,
Su taşımayı
Göze alacak kadar…
18 mayıs 2015
‘Yol Türküleri’ kitabı