Adresi değişse de yaşanan olumsuz hadiselerin kalbimizdeki etkisi, acısı aynı oluyor. Hatta gittikçe daha da artıyor.

İnsan olmak, yaşanan acılara tepki vermekle alakalı bir durumdur.

Neticede insanız. İnsan olmak, insan kalmak gibi bir erdemden uzak düşmek istemeyiz.

Coğrafyaların bize uzak ya da yakınlığından bağımsız, yaşanan acılar bize o kadar yakın ki!

Yemen’de 2 yılı aşkın süren iç savaş geldiği nokta itibarı ile büyük bir insanî felakete dönüşmüş durumda.

Ama dünya üç maymunu oynuyor: Görmedim, duymadım, söylemiyorum.

İnsanlığın felaketini duyarsızlığı getirecek gibi geliyor bana.

Yemen üzerinden savaşan, Yemen üzerinde hesapları ve çıkarları olan ya da olmayıp konuya duyarsız kalan ülkeler bu büyük insanî felaketin sorumlularıdırlar.

Sözüm ona büyük hesaplar içerisinde küçük dünyalar, küçük insanlar kolayca ihmal edilebilir değil mi?!

Ülkelerin âli menfaatleri herşeyin üzerindedir ne de olsa.

İnsanlığın ortak vicdanının yaşanan büyük insanî krizleri durdurmaya, engel olmaya dönük harekete geçmemesi insanlık adına utanılacak bir durumdur.

Yemen’deki son duruma dair bazı veriler şöyle:

29 milyonluk ülkede 22 milyon insani yardıma ihtiyaç duyuyor; yani her dört kişiden üçü yardıma muhtaç.

8 milyonu aşkın kişi yetersiz besleniyor. Bunların 4,5 milyonu hamile kadınlardan ve çocuklardan oluşuyor.

11 milyondan fazla çocuk bombaların, bulaşıcı hastalıkların ve açlığın kıskacında yaşama tutunmaya çalışıyor.

Çocuklar anne ve babalarının gözleri önünde açlıktan ölüyor.

Bunlar, rakamlarla çok kolay ifade ettiğimiz, lakin yaşanan tekil acılardan bir tanesini bile yüreğimizin kolay kaldıramayacağı acı dolu gerçekler.

Söyler misiniz;

Hangi çıkar, hangi hesap masum bir çocuğun açlıktan ölmesinin üzerinde olabilir?

Hangi menfaat, hangi dengeler gözleri önünde açlıktan solan yavrusunun acısını derinden duyan bir annenin acısının üzerinde durabilir?

Hangi açıklama, hangi gerekçe çocuğunun yavaş yavaş ölümü karşısında çaresiz, perişan olan bir babayı teselli edebilir?

Acılar katlanarak bir çığ gibi üzerimize üzerimize geliyor.

Yüreğimize isabet eden her bir acı adeta insanlığımızdan birşeyler alıp götürüyor.

Bedenimiz refah içerisinde olsa da, sol yanımızdaki et parçası acıyor, acıtıyor.

O kadar büyük çaplı acılar yaşanıyor, o kadar çok dramlara şahit oluyoruz ki, acıya karşı duyarsızlaşıyoruz çoğu defa.

Acılarımız sıradanlaşıyor, normalleşiyor; yaşananları durduracak bir set oluşturamıyor.

Refah içerisinde yaşayan toplumlar, vatandaşlarına rahat bir yaşam sunan ülkeler, kendi dışlarında olup biten insani krizlere gözlerini yuman, kulaklarını tıkayan güçler Yemen’deki insanî kriz karşısındaki duyarsızlığınız en büyük felaketinizdir.

Yemen üzerinden bilek güreşi yapan ülkeler, Yemen’de insanlık kaybettikten sonra hanginizin kazandığının ne önemi olabilir ki!

Sizler kazansanız da kaybedenlerdensiniz.

Sizler masum çocukların çığlığını duymayacak kadar duyarsızsınız, duyarsızlaşmışsınız.

Kendi refahını düşünen Batı ülkeleri, bu acıya duyarsızlığınız, insanlığın utanç vesikasıdır.

Sahi, biz Yemen’e ne kadar yakınız?