Bugün bayram.. Her bayram bir önceki bayramdan daha ruhsuz, daha samimiyetsiz, daha bencilce kutlanıyor artık. Her şeyi tükettiğimiz gibi bayram kavramının da içini boşalttık. Hatta dibini sıyırıyoruz. Farkında mısınız bilmiyorum ama geçtiğimiz Kurban Bayramlarına oranla bu bayramda artık hisseli kurbana girme sayısı gittikçe azalıyor. Vatandaş bireysele dönüyor, bireyselleşiyoruz hızlıca..

Bu durumu camimizin müezziniyle paylaştığımdaysa çok çarpıcı bir cevap verdi. Şöyle ki; artık diyor insanların birbirine güveni kalmadı, hisse taksimatında kurayla çekilen hisseleri beğenmez olduk. Keşke o hisse bana gelseydi gibi serzenişler eder olduk. Ve kurban bayramının amacından komple saptık. Bir kurbiyet, teslimiyet amacıyla değil de en çok eti, en güzel eti nasıl alırımın peşine düştük. Ve sonuna ekliyor; bu sene bende tek başıma küçükbaş keseceğim diye… Şair diyor ya bize ne olduysa azar azar oldu diye işte aynen o hesap. Tüm değer ve geleneklerimizi tek tek öldürüyoruz..

Değerlerimizin yitirilişi noktasında bir başka mesele ise; artık yardımı taşeronlar eliyle yapıyoruz. Onlara devrettik yardım yapma işini. Nasıl mı? Kurban bayramının amacı nedir? Vacip olan bir ibadeti yerine getirmek ve Allah’a teslimiyetimizin bir göstergesi olarak onun yolunda kurban vermek, verilen kurbanları eşle dostla, garip gurebayla paylaşmaktır. Bizler ne yapıyoruz peki? Vakıf ve derneklere diyoruz ki; biz tatile gideceğiz, bizim kurbanı alın da size zahmet bizim yerimize kesin dağıtın. Korkuyoruz! O eti biz kesip dağıtırsak kalbimize, vicdanımıza merhamet ve iyilik bulaşır! En önemlisi de ney biliyor musunuz? Değerlerimizi yitire yitire yarın yaşlandığımızda bayramlarda kapınızı çalacak bir eşimiz, dostumuz ve torunumuz olmayacak. Yanlış yaptığımızın o zaman farkına varacağız ama iş işten çoktan geçmiş olacak. Dış dünyamızı süslediğimiz kadar iç dünyamızı süslemiyoruz. Göstermelik ne varsa onu öne çıkarmaya, onunla üstünlük taslamaya, onunla kibrimizi kabartmaya o kadar düşkünüz ki gelenekmiş, görenekmiş, değermiş hepsini elimizin tersiyle itebiliyoruz.

Yüzyıllardır binbir emekle zarafetle yapılmış bahçeye beton döküyoruz. Bahçe yine yeşerir mi, o bahçe de yine çiçekler açar mı bilemiyorum. Yalnız bildiğim bir şey var ki, artık yırtıklarımızı yamalama vaktidir!