Takvimler 15 Temmuz 2016 gösterdiği gün bir şey oldu bu millete…

Göklerden yeryüzüne inen bir kıyamın ruhuna büründü bu aziz millet…

Yıllar yılı ülkesini hep büyük düşleyen, dünyaya yön veren olarak hayal eden millet nihayet bu hayaline yaklaştığı en güzel zamanı yaşamaktaydı…

Gelişen, büyüyen bir vatanları vardı artık onların da…

Mazluma koşan…

Zalime dur diyen devletleri olmuştu duaları ve çabalarıyla…

Lakin 15 Temmuz gecesi üstüne bombalar yağan, kurşunlar sıkılan bir karanlıkla karşı karşıyaydık…

Kimdi üstümüze ölüm yağdıranlar…

Kimdi kendi alın terimizi bize doğrultanlar…

Ancak hava hüzünlü lakin puslu değildi…

Kim kimden seçilmiyor değildi…

Bu ölüm kusanlar millet ve devlet değildi…

Milletin basireti meseleyi çok güzel tahlil etmiş besmeleyi çekmişti…

Ah o Anadolu’nun zihni temiz halkı…

Ah o Anadolu’nun irfanı örnek halkı…

Ah o Anadolu’nun kadim halkı…

Nasıl bir kıyama kuşandı…

Zaman sanki Kurtuluş Savaşı zamanı…

Zaman Nene Hatun olma zamanı…

Zaman vatanını kurtarma zamanı…

Evet bir çoklarının okuma yazması dahi yoktu, bu kadim milletin ihtiyar neneleri, dedeleri meseleyi çözmüş, sokaklara dökülmüştü…

Ellerinde sadece sopa olan bu masum halk düşmana geçit yok diyordu…

Yunan’ı kovmuş adamların çocukları yine gavurları kovmak için biz varız diyordu…

Vatan bizim, can bizim, lider bizim, ordu bizim diyordu…

Dosta güven, düşmana korku salıyor, zulme sessiz kalan halklara kıyamın nasıl büyük bir zafer getireceğini müjdeliyordu…

Kamyonet kullanan çarşaflı ablanın duruşu tarihe yön veriyordu…

Meydanlardan evlerine gitmeyen halk vatan ne demek, tarihini yeniden yazıyordu…

Dünyada varolduğundan beridir hür yaşamış bir milletin kıyamını ecdat ötelerden selamlıyordur zannımca…

Bastığı yeri toprak diyerek geçmeyen, tanıyan bir millet vatan ve toprak ne demek, bildiğini dünyaya hiç durmadan yeniden haykırıyordu ve nasıl bir sınanma ise hep haykırmak zorunda kalıyordu…

Minarelerin ezanı, salası, meydanlarda yükselen salavat bir milletin özüne döndüğünü haber veriyordu…

Dünya, üstüne kül serilen, küllerinden kurtulan şerefli bir milletin yeniden uyanışına şahitlik ediyordu…

Abdestli dolaşmayı birbirine nasihat eden gençler gelecek adına mutlu ediyordu…

Şehitlerin o pak kanlarına söz veriyordu millet…

Düşman silinene kadar can verdiğiniz hiçbir meydan boş kalmayacak…

İçimize sinen hainlerden kurtuluncaya kadar pes etmek yok…

Bazen milyonlarca nasihatin edemediğini bir musibet eder ya…

İşte bunu yaşadığımız bir süreçten geçiyoruz…

Vatan vatanını hafife alanların değil can ve baş koyanlarındır…

Vatan uğrunda canından cayanlarındır…

Vatan namustur…

Günlerdir hududu bekler gibi meydanlarda sokaklarda vatanının nöbetini tutan bu şerefli milleti selamlıyorum…

Şehit düşmüş can parçalarının makamlarına özenen o hiç yorulmayan gençliği ayakta alkışlıyorum…

Bir tek çakıl taşı alıp bir yere zarar vermeyen bu dualı milleti Allah sonsuza kadar korusun…

Bundan böyle manevi ve milli değerlerimiz konusunda hassasiyetimiz hiç azalmasın artsın…

Ve Allah bizi dünya mazlumlarının kurtuluşa vesile olan vatan yapsın…

Selam olsun kutlu kıyamın destanını yazan millete…