Anayasa mahkemesinin aldığı karara herkesçe saygı duyulması , Bağımsız yargı anlayışının temel bir gereğidir.
Eyvallah.
Lakin kabul etmek yada doğru bulmak da bir zorunluluk değildir.
Cumhurbaşkanlığı gibi bir makamda olunsa dahi.
90 yıllarda devlet eliyle yapılan her türlü hukuksuzluğa, yanlışlara, insan hakları ihlallerine zerre tavır koymayan AYM, tam tersi yılda en az bir kez siyasi parti kapatan,
siyasilere yasak getiren bir üst mahkeme olarak yer almıştır hafızalarımızın en taze köşelerinde.
AYM’nin Can Dündar ve Gül ile ilgili verdiği karar doğru yada yanlış, bu ayrı bir tartışma konusu.
Kişisel görüşüm şu ki; Dündar ve Gül’ün yaptığı bir habercilik falan olmasa da, tutuksuz yargılanmalarını daha doğru buluyorum.
Her ne kadar gelişmiş demokrasilerde böyle habercilik yapan gazete ve gazetecilere neler yapıldığı ortada olsa dahi.
Asıl kafama takılan şey ,Erdoğan’ın bu çıkışından sonra vuku bulan kendi çevresinden eleştiriler ve hala süren derin sessizlik hali.
Gerçi artık hiçbir yapıcı ve öznel eleştirilere zerre tahammül gösterilmeyen medya cenahında başka savaşlar sürse de, bu vaziyet hiç de hayra alamet değil.
Değil çünkü, Erdoğan’a yakın görünen bazı yazar topluluklarının Cumhurbaşkanına yönelttiği en hafif tabirle eleştiriler, muhalif kalemleri aratır oldu.
Bence Erdoğan sadece uzun değil, aynı zamanda çok ama çok yalnız bir lider.
Kendisi ile hiçbir samimiyetim yoktur.
Uçağına binip yurt içi, yurt dışı seyahatlerine de katılmış değilim.
Kendisi ile 1995 yılında İstanbul büyükşehir belediye başkanı iken 15 dakika süren bir röportaj yapmıştım.
Genç, tıfıl bir gazeteci olmama rağmen bile geleceğin başbakanı olacağını anlamam pekte zor olmadı.
Neyse.
Sayın Erdoğan’ın kendisini şahsen tanımıyorum.
Öyle uzun sohbetlerim de olmadı.
İstek ve şikayetlerim de.
Başbakanı da tanımam.
Hükümetten dostum ve tanışıklığım olan bazı milletvekilleri var.
Geçen dönemden, isimleri lazım değil daha eskilere dayanan muhabbetlerimin olduğu bakanlar var.
Zira bunların dışında ne Erdoğan’ı ne de Davutoğlu’nu tanırım.
Ben hayatım boyunca asla siparişle yazı yazmadım.
Kimseye zerre gebeliğim yoktur.
Eyvallahım da!
İnanmadığım hiç bir şeyi yazmam.
Eleştiremiyorsam da susarım.
Şunu çok net söyleyebilirim ki,
Etrafında ne kadar insan olursa olsun Erdoğan,
Bu ülkenin en yalnız lideri,
en yalnız siyasetçisi.
Gazi Mustafa Kemal Paşa’dan sonra gelen ikinci en devrimci, en güçlü ve en büyük lider.
Yaptıkları doğruların yanında elbette eleştirilecek yanlışları da var.
Ne olursa olsun bu gerçeği değiştirmez.
Ve değişmeyen en belirgin başka gerçeklerde,
Erdoğan’a her türlü atışın, giderin serbest olduğu bir ülke de yaşıyoruz.
Hakaret gırla.
Küfür gırla.
İftira gırla.
Ama asıl acı olan.
Her türlü ihanet gırla.