İş sözleşmesinin esaslı unsurlarından birisi hiç şüphesiz, ücret karşılığında çalışmaktır. Ücret, işçinin gördüğü işin karşılığı olarak ödenen veya işçinin işverene bağımlı şekilde iş görmeyi bekleyerek geçirdiği zaman aralığında ödenmesi gereken para ve para ile ölçülebilen yararlardan oluşan bir “kazanç” türüdür. İşveren iş gördüğü kimseye ücret vermek zorundadır. Ailevi ya da mesleki bir yardımlaşma durumu olmadıkça, her çalışma kural olarak ücret karşılığında yapılmaktadır.

Gerçekleştirilen ödemenin ücret sayılabilmesi için muhakkak bir çalışmaya karşılık ve para ile yapılmış olması gerekir. Ücretin hak edilebilmesi için ise mutlaka bir ürün ya da mal ortaya konulması gerekmez.

Ücrete ilişkin düzenlemelerin amacı, işçi ve ailesinin hayat standartlarını iyileştirmek ile işçi alacaklarını muhafaza etmektir. Ayrıca Modern İş Hukuku ücreti sadece işçinin fiili çalışmasının karşılığı olarak görmemiş; işçinin çalışmadığı veya çalışamadığı hallerde de geçimini sağlayacak ücretin verilmesi gereğini savunmuştur.

Ücretin ödenme biçimini değerlendirdiğimizde, emre muharrer senet, kupon veya ülkede geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle ödenmesinin mümkün olmadığı görülecektir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32.maddesinin 1. fıkra hükmü gereğince, ücretin para olarak ödenmesi gerekir. Ücretin paranın yanında, ayni olarak yani mal veya eşya ile ödenmesi ancak ücret ekleri için söz konusu olabilir.  Hatta ayni ödemeyi yapamayan işverenin bunu nakde çevirerek yerine getirmesi de mümkün olabilecektir.

Ücretin bankadan ödenmesi zorunluluğu

İşçilere yapılan ücret, prim, ikramiye ve benzeri nitelikteki her türlü ödemenin banka aracılığı ile ödenmesine ilişkin düzenleme, 18 Kasım 2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelik ile getirilmiştir. Yönetmelik 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, zorunluluk bu tarihten itibaren on ve üzeri işçi çalıştıranlar için başlamıştır. Yapılan yasal düzenleme ile 01 Haziran 2016 tarihinden itibaren beş ve üzeri çalışanı olan işverenlerin ücret ödemelerini bankadan yapması zorunlu hale gelmiştir.

Ücreti ödenmeyen işçinin hakları nelerdir?

İş Kanunu madde 34/1 hükmü uyarınca, ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez.

İşçilerin iş görme borcundan imtina etmeleri nedeniyle iş akitleri feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz. İş görmekten kaçınma hakkının doğabilmesinin ilk koşulu işverenin ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde işçilerin ücretlerini tamamen veya kısmen ödememiş olmasıdır. İşveren ücretleri mücbir bir nedenle ödeyemiyorsa işin görülmesinden kaçınma hakkı kullanılamaz. Buna karşılık, işletmenin içinde bulunduğu mali sıkıntı mücbir neden oluşturmadığından işçilerin bu haktan yararlanmasına engel olmaz.

İşçi, ücretinin ödenmemesi halinde 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde ücretinin ödenmesini talep edebilir. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır.

Son söz: İşverenimizin karşılaştığı buhranlı süreçte yanında olmak işimizin devamlılığı anlamında menfaatimize olacaktır. Lakin işveren alın terimizi keyfi ve ticari sebeplerle sömürmesi halinde, kanun koyucunun tanımış olduğu ayrıcalıklı haklarınızı unutmayınız.