Dinlemelerin eksik olmadığı Türkiye’de, antenlere kafayı takan bir gazeteci, 2008 yılında yabancıların neleri dinlediğini merak ediyor. Çatılardaki antenlerden yola çıkarak önemli bir habere imza atmayı hedefliyor. Görüştüğü uzmanlardan biri “Siz antenlerin fotoğraflarını çekerseniz ben de ne işe yaradığını söylerim” diyor.

Gazeteci, çerçeveyi daraltıp İstanbul ve Ankara’daki yabancı misyona ait bazı çatıları çekmeyi planlıyor. Mutlaka çekilmesi gereken yerlerden biri Ankara’da. Ancak çatısı müthiş korunuyor. Objektifi çevirip, netlik ayarını yapana kadar tespit ediliyorsunuz bile…

Yayın toplantısında kabul edilen bu haber daha tamamlanmadan sözkonusu yayın organı yayınına ara veriyor. Burada bir gizem yok. Yayın organı, siyasi sebeplere bağlı mali krizden dolayı yayınını durdurmak zorunda kalıyor.

Sonuçta bu haber yapılamadı.

Haber tamamlanmış olsaydı, Türkiye’de hangi ülkenin oturduğu yerden ne tür dinlemeler yaptığı ortaya konacaktı.

Hatta Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) gizli bilgileri sızdırdığı için geçen yıl Rusya’ya iltica eden eski ajanı Edward Snowden’dan 6 yıl önce öğrenmiş olacaktık. 1 Eylül 2014 tarihinde patlayan haberde Der Spiegel, NSA’nın Ankara ve İstanbul’da dinleme faaliyetinde bulunmak üzere gizli merkezler kurduğunu iddia etmişti.

Belki de bir gazetecilik faaliyetiyle bu merkezlere erişilecekti.

Önceki gün yine bir Alman dergisi olan Focus, Suriye’ye muhtemel operasyonun görüşüldüğü Dışişleri Bakanlığı’ndaki gizli toplantının, NSA tarafından dinlendiğini ileri sürdü.

Öyle ülkeler var ki, oturdukları yerden Türkiye’yi dinliyor. En masum ülke bile, elçiliğinin, konsolosluğunun çatısındaki antenleri vasıtasıyla havadan geçen tüm konuşmaları indirip ayıklıyor. İşe yarayanları ülkelerine rapor ediyor.

Bulunduğunuz binada pencere ve elektrik tesisatı varsa dinlenmemeniz imkânsız. Sinyal kesici cihazları çalıştırdık ama yine de dinlendik diyorsanız durum daha da vahim. Karşı taraf daha gelişmiş birşeyler kullanıyor demektir.

Bizim ‘sağır odalar’ yeterince sağır değilse, Bin Ladin gibi teknolojiyle üretilen bir eşyayı kullanmamak, İran gibi yerin bilmem kaç altında gaz lambasıyla toplantı yapmak da çözüm olabilir.

Ülkenin sırlarının nasıl dinlenmeyeceği, nasıl diğer ülkelerin eline geçmemesi gerektiği konusu biz gazetecilerin değil ilgili makamların görev alanına giriyor. İKK dedikleri İstihbarata Karşı Koyma kabiliyetimiz zayıfsa bizi daha çok dinleyecekler…