Kitaplarına sessiz sedasız, sükûnetle, yüreğinden başka muska takmadan giriş yapan yazarlara ‘sonsuz’ saygı duyuyorum.
‘Anneme.., Babama.., Karım ve Çocuklarıma’ şeklindeki atıflara alışmaya çalışırken, özellikle ‘kişisel gelişim’ ve türdaş kitaplarda öyle atıflarla karşılaşıyorum ki, şaşırmamak için ne yapmak lazım bilemiyorum.
‘E.D’ ye, bu ‘E.D’ kimse artık. Eşi olsa adını yazardı demek ki ortada ‘de fakto’ bir durum var.
İçinde ‘Sonsuz Teşekkür’ başlığı altında “Bu kitabın hazırlanmasında emeği geçenler” diye bir liste olan kitaplardan uzak durmaya gayret ediyorum.
Çok ukalalar, öyle ki, ukalalıklarını böylelikle örtüyorlarmış gibi…
Ne anlama geliyor bu ‘Sonsuz Teşekkür’ faslı ben diyeyim; kitabın girişinde, içindekilerden önce, ‘atıftan’ hemen sonra adeta bir itiraf gibi, “Ben yan gelip yattım, işte bu saftirikleri çalıştırdım” demenin post modern tarzı; kölelik döneminin güncellenmiş hali..
Bu ‘Sonsuz Teşekkür’ uygulamasının tarihi köklerinin nerelere kadar indiğini ne yazık ki bilemiyorum.
Şuna eminim; önsözlerdeki ‘hamdele ve salvele’nin tükenişinden sonraya tekabül etse gerektir.
Gün olur da kendime bir eser, bir kitap hazırlatmak için birkaç köle, düzeltiyorum asistan bulabilirsem söz veriyorum bu mevzuyu enikonu araştıracağım.
Yok canım, onlar araştıracak ama siz benim araştırıp bulduğumu zannedeceksiniz.
‘Sonsuz Teşekkür’ diye yazarlar; yazmasalar sanki teşekkürün bir süre sonra bataryası bitecek.
Ve devam; bu kitabın hazırlanmasında emeği geçen asistanlarım: ‘Şule’, nedense asistan isimleri pek naif olur. Dokunsan kırılacak isimler; hale, jale, şule, ipek, gamze, gonca vs…
Şule kitap için kaynak arayışında; o kütüphane senin, bu araştırma merkezi benim koşuşturmuş.
Zavallı kız geceler boyu gözleri kan çanağı gündüz biriktirdiklerini yazıya dökebilmek için bilgisayarın başında sabahlamış. Ne feysbuka ne de tivıtıra girebilmiş. Sosyal medyasız asosyal hale gelivermiş.
Yazarımız, İpek’e koca kitabı yeniden okutturup mantık hatalarını düzelttirmiş.
Zavallı Gamzecik ise kitapla yatıp kalkarak bölümler arasındaki ilişkiyi gözden geçirmiş ve yazarımızın dağınıklığını, savrukluğunu görünmez hale getirmiş.
Gonca Kitabı ‘redakte’ ederek imla ve dil yanlışlarını düzeltmiş.
Bizimki yani yazar olacak kadrolu bankamatik ise eli cebinde, olan biteni seyretmiş.
Kitap ortaya çıkınca kocaman harflerle ismini yazmış. Hiç bir emeği yok ama eser onun.
“Fikirleriyle beni destekleyen kıymetli dostlarım, Sait, Faik ve Cahit’e bir teşekkür az bile…”
Bu isimler çakma olabilir, yani dev kadro görünümü…
Asıl önemlisi fikirleriyle de seni destekleyenler varsa, yani kitabın oluşumundaki fikirler dahi senin değilse, sen ne yaptın kitap için onu söylesene kestirmeden.
“Zorluklarla boğuşurken beni destekleyen ve cesaretlendiren kıymetli eşim…”
Bak şimdi, sanki kadıncağız bunu ilk kez desteklemiş. Senin gibi hazıra konmayı hayatın ‘birinci vazifesi’ haline getirmiş birisiyle evlenmiş bundan ala destek mi olur?
Son olarak mutfakta aşçıya, oraya buraya giderken iki kelam zor ettiği şoförüne, köpeği Pako’ya, hızını alamayıp apartman yöneticisine de birer teşekkür…
Bundan sonra kitap alırken ‘Sonsuz Teşekkür’ bölümü var mı, yok mu ona bakarak kararımı vereceğim.
Yoksa ne ala.
Varsa ne mi yapacağım; ‘Sonsuz Teşekkür’ kadrosundakileri takip edeceğim; onlar bir kitap çıkartırlarsa onu alacağım. Tabi, ‘Sonsuz Teşekkür’ listeleri yoksa…