Bir gün çok zengin bir baba, oğlunu kırsal kesimde bir köye götürür. Bu yolculuğun tek amacı vardır, insanların ne kadar fakir olabileceğini oğluna göstermek… Çok fakir bir ailenin evinde birkaç gün geçirirler. Şehre dönerken baba oğluna sorar: “Yolculuğumuzu nasıl buldun?” Oğlu, “Çok güzeldi babacığım!” diye cevap verir. Baba, “İnsanların ne kadar fakir olabileceğini gördün mü?” der.

Oğlu, evet deyince… “Peki, ne öğrendin?” diye sorar. Oğlu, “Şunu gördüm: Bizim evde bir köpeğimiz, onların dört köpeği var. Bizim evde bahçenin yarısına kadar gelen bir havuzumuz, onların kilometrelerce uzunluğunda dereleri var. Bizim bahçede ithal lambalarımız, onların yıldızları var. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.” Ufaklık konuşurken babası şaşkınlıktan tek kelime bile edemedi ve çocuk ekledi: “Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için teşekkür ederim babacığım!..”

Kendini bu ülkenin sahibi, milletin efendisi olarak gören beyaz Türkler ve beslendikleri Batı; bize uzun yıllardır hep bu kendini zengin sanan YOKSUL baba gibi ne kadar fakir olduğumuzu göstermeye çalışıyor. Fakir olduğumuza bizi ikna etmek için kendilerince bir sürü argüman koyuyorlar önümüze…

Özellikle bağlı olduğumuz dinin, geleneklerin, millî ve manevi değerlerin bizi geri bıraktığını, onları terk ettiğimizde ışık hızıyla ilerleyeceğimizi, modern bir insan, millet ve devlet olacağımızı empoze etmeye çalıştılar, çalışıyorlar.

Acaba deyip bocaladığımız dönemler olsa da şükürler olsun ki bazı kanaat önderlerimiz, Necmettin Erbakan Hocamız gibi siyasi liderlerimiz sayesinde özümüze dönmeye; Batılılar ve onlardan daha Batıcı olan beyaz Türkler için fakirlik olan şeylerin bizim için zenginlik olduğunu idrak etmeye başladık. Erbakan Hocamız sayesinde kabuklarımızı kırıp sosyal hayatta, siyaset arenasında yer almaya; bu millete hizmet etmenin, bu ülkeye değer katmanın asıl zenginlik olduğunu anlamaya başladık. Reisimiz Recep Tayyip Erdoğan sayesinde ise özgüvenimiz arttı, kendimizi bulduk.

Kendimizi bulmaya, özümüze dönmeye başlayınca dışımızdaki ve içimizdeki yabancıların dediğinin aksine helal iki liranın, haram üç liradan çok olduğuna iyice iman edip halel getirilmemiş az helalin asıl zenginlik olduğunu unutmadıkça zenginleştik.

Cebi zengin olup bizi hakir görenlerin; bizim gönlü engin, cüzdanı fakir olanların yanında Müslüman parasıyla beş kuruş etmediklerini öğrendik.

Asıl yoksulluğu; maddiyatı yok olanların değil, maneviyatı yok olanların yaşadığını anladıkça görünüşte zengin olanlarda yok olanların, bizde çok olduğunu kavradık.

Batılılar’ın ve bizdeki Batıcılar’ın kazanmak için canlarını ortaya koydukları dünyalıkların bizim için ayak bağı olduğunu hissettikçe rahatladık.

Siz dünyalık biriktirdikçe zengin olacağını sanan zavallı dünyaperest fakirler, biz bir bir verdikçe zenginleştiğimizi yaşayarak öğrendik.

Bu yüzden siz zavallı fakirler, biz zenginleri anlayamazsınız!.. Bizi anlamak istiyorsanız fazlalıklarınızdan kurtulun!..